Son birkaç asırdır pozitivist düşüncenin hâkim olduğu eğitim sistemleri, öğrencilerin zihinsel ve bedensel gelişimleri üzerine odaklanmış, onların iç dünyalarını
besleyen ahlaki ve manevi gelişimlerini gözlenemeyen ve ölçülemeyen nitelikte
olduğu için göz ardı etmiştir. Ancak bu durum dünyayı daha yaşanılabilir bir yer
haline getirmemiş, aksine insanlık, barış, huzur, sosyal adalet, paylaşma ve eşitlik
gibi insani değerlere daha da ihtiyaç duyacak hale gelmiştir. Bunun neticesi olarak
ülkeler ve uluslararası kuruluşlar eğitim programlarında değerler eğitimine daha
fazla yer açmaya başlamıştır. 1990’lı yıllardan bu yana Batılı ülkeler kendi okullarında değişik adlarla anılsa da değerler eğitimine yer vermeye, UNESCO ise 1995
yılından itibaren uluslararası bir proje olarak “Yaşayan Değerler Eğitimi Programı”nı uygulamaya başlamıştır. Ülkemizde de Milli Eğitim Bakanlığı örgün eğitim
kurumları için bir “Değerler Eğitimi” çalışması başlatmıştır. Ayrıca 2004 yılından
itibaren ilk ve ortaöğretimdeki derslerin öğretim programları yeniden hazırlanırken
her dersle ilişkilendirilebilecek değerler programlara dâhil edilmiştir. Milli Eğitim
Bakanlığının attığı bu olumlu adımdan sonra, bu alandaki çalışmalar ivme kazanmış, değerler eğitimi pek çok araştırmanın konusu yapılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 3 Şubat 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 7 Sayı: 1 |