Bireye dünyevî meselelerde yol gösterici bir meleke olarak akıl, bir kısım ilâhî hakikatleri kavramada yetersiz kalmakta, hatta bazen bir bağ ve engel olabilmektedir. Bundan dolayı sûfîler, aklı tümden reddetmemişler; sadece kategorize edip sınırlarını belirlemişlerdir. Cüz’î ve küllî olmak üzere başlıca iki ana kategoriye ayırdıkları aklın cüz’î olanını sahalarında yetersiz görmüşlerdir. Allah’a ve Hz. Peygamber s.a.s. ’e itaat eden küllî akla ise çok değer vermişlerdir. Bunun yanında keşf ve ilhâm gibi kendilerine göre çok daha üstün idrak vasıtalarının varlığını da kabul etmişlerdir. Bu kapsamda çalışmada, bir kısım sûfîlerin, aklın hangi mertebesinde ilâhî hakikatlere ulaşmada yetersiz kaldığı, tasavvufta akla önem verilmediğine dair kanaatlerin doğruyu yansıtıp-yansıtmadığı ve tasavvufun akıl dışı değil de akıl üstü bir disiplin olduğu düşüncesi ele alınmıştır.
The mind which is guiding the person about worldly matters as a natural faculty is insufficient to understand the divine truths and sometimes it can be a tangle or obstacle. Therefore the Sufis do not refused the mind altogether but they only categorized and identified the boundaries of the mind. They devoted the mind into two main categories as particular- universal juz’i- kulli and they think that particular mind is insufficient in their fields. In addition they have accepted the means of realization as discovery kashf and inspiration ilham which are more superior than mind according to their ideas. In this paper, some Sufis’ opinions about why mind is an obstacle to reach the divine truths are reviewed. In this article first of all the meaning of the mind in the dictionary indicates “obstacle” is examined. Then we are focused on a belief that Sufism does not give importance to mind is true or not. Shortly, it is discussed that Sufism as a discipline is superior than mind and it is not irrational.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Nisan 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Sayı: 3 |