İslâm hukukuna kaynaklık eden Kur’ân ve Sünnet nasslarının kendilerine özgü bir dil yapısı vardır. Kur’ân’ın ve Sünnet’in bu özel dil/yol ile maksatlarını mükellefe sunması yöntemine beyân denilir. Beyân nazariyesine göre Allah Teâlâ, mükellef kullarından ne istediğini âşikâr olarak açıklamış ve vahye mazhar olan son elçi Hz. Peygamber (s.a.s.) de Allah’ın gayelerini hem tebliğ hem de tebyin etmiştir. Başka bir ifadeyle nasslardaki apaçıklık bazen Kur’ân’ın kendi âyetleri arasındaki tefsir yoluyla, bazen Hz. Peygamber’in (s.a.s.) âyetleri tebyin etmesi yoluyla bazen de müctehidlerin istinbâta dayalı faaliyetleri yoluyla meydana gelmiştir. Dolayısıyla İslâm’da bu ölçü bilinmeden şer’î ahkâmın muhtevasının açık olmadığı iddia edilemeyeceği gibi Şâri’in makâsıdını esas almaktan uzak bir kimsenin şer’î metinlerden keyfî hükümler çıkarmasına da yol yoktur. Çünkü Allah Teâlâ, insanı mükellef olarak kendisine muhatap kabul ederken ona bir sünnet/kanun belirlemiş ve bu sünnet çerçevesinde şer’î nassları anlayıp hayatına aktarmasını ondan talep etmiştir. Bununla birlikte Kur’ân’ın ve Sünnet’in bazı nasslarının dayandığı lafızların zahirî/hakikî ilk anlamları dışında deliller yardımıyla elde edilen ikincil anlam(lar)ının var olması durumunda hüküm hangisine göre verilecektir? Şâri’ Teâlâ’nın kastı nedir? gibi sorular fakîhleri ictihada sevk etmiş ve sonuç itibariyle beyan adıyla esasta bir, ancak usûlde farklı iki ana nazariye (fukahâ-mütekellimîn) ve bu bunlara dayalı mektepler ortaya çıkmıştır. Bu makalemiz Şâri’in makâsıdına ulaşmada bir yöntem olan beyân nazariyesinin mütekellimîn usûlüne göre tetkiki üstüne kurulmuştur. Gerçekten de mütekellimîn ekolü; kavl, mefhûm’i-kavl, fiil, takrir, işaret, kitâbet, terk, aklî delil ve kıyas, icmâ ve müctehidin kavli yollarıyla beyânı esas alarak dinî hükümlerin anlaşılmasında muazzam bir nazariyeye imza atmıştır.
The Quran and Sunnah texts, being the source of Islamic law, are special to have their own language structure. The presenting method the Qur’an’s purpose and the Sunnah to the amendable in this special language/way is called explanation. According to the theory of explanation, Allah has clearly explained what he wants from his obligant servants, and the last messenger who received revelation is the Prophet (pbuh) also conveyed and explained Allah’s purposes. In other words, the self-evidence in the texts is sometimes through the interpretation of the Qur’an’s own verses, sometimes through Hz. It occurred through the Prophet’s (pbuh) explanation of the verses and sometimes through the mujtahids’ activities based on istinbat (come out the decrees obviously). Henceforth, it cannot be claimed that the shar’i decrees are not clearly understood without knowing this criterion in Islam, and there is no way for a person who is far from the aims of the shari’a to deduce the rulings from the shar’i texts as he wishes. Because Allah, the Exalted, while accepting man as His addressee, determined a sunnah/law for him and asked him to understand the shar’i texts within the framework of this sunnah and apply them to his life. In the meantime, if there is a secondary meaning(s) obtained with the help of evidence other than the apparent/true first meanings of the words on which some texts of the Qur’an and Sunnah are based, according to which one of the judgments will be given? What is Allah’s intention the Almighty? Questions like these prompted jurists to ijtihad, and as a result, two main theorems (fukahâ-mutakallimin) and schools based on them emerged, one in essence, but different in methodology. This article is based on the examination of the statement theory, which is a method in reaching the Shari’s maqasid, according to the mutakallim’s method. Because the school of mutakallimîn has put its signature under a great theory in understanding the religious decrees based on the statement through the means of kavl, mefhûm’i-kavl, verb, taqrîr, sign, inscription, abandonment, mental evidence and analogy, consensus and the mujtahid’s opinion.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din, Toplum ve Kültür Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Ekim 2021 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mayıs 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 38 |