Bir hukuk normunun meşruiyeti ne onun pozitif hukuk olarak devlet doktrini şeklinde uygulanmasına ne de toplum tarafından hayatı şekillendiren bir norm olarak kabul edilmesine bağlıdır. Başka bir ifadeyle bir normun devlet tarafından insanların yaşamlarını düzenleyen bir hukuk normu olarak düzenlenmiş olması ve buna bağlı olarak insanların bu normu hayatlarına uygulamaları onun için yeterli bir meşruiyet kriteri değildir. Sonuç olarak aslolan bir normun felsefi değeridir, onun pozitif olarak uygulanması yani sosyolojik mer’iyeti değildir. Bu kabul, hukuk tarihi içinde “tabii hukuk” teorisini savunanların en önemli ilkesi olmuştur.
The legitimacy of a legal norm depends neither upon its application of a state doctrine as positive law nor on its application as a norm that shapes life by society. In other words, the fact that a norm is regulated by the state as a norm of law regulating the lives of people, and therefore the application of this norm to their lives is not a sufficient criterion of legitimacy. As a result, the main thing is the philosophical value of a norm, not its positive implementation that is to say sociological validity. This acceptance was the most important principle of the ‘natural law’ advocates in the history of law.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din, Toplum ve Kültür Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2019 |
Gönderilme Tarihi | 1 Ekim 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 33 |