The headscarf was associated with tradition during the formation of the modern republic and the presumption of progressing toward modernity which caused women wearing headscarves to become invisible. Contrary to the assumed cont-radiction between modern and traditional, a new struggle within the intersection of these two concepts emerged in the public sphere in the 1970s. This struggle was considered to be a legitimization of political Islam and an instrument for the opposition against secular formation. Certainly, the headscarf was a political symbol; however, the fact that women’s struggle for representation in the public sphere could liberate the private sphere and transform the relations between man and woman in the context of the conservative form of family and society was neglected.After the elimination of legal obstacles in the participation of women with headscarves within the public sphere, it is assumed that the struggle had achieved its aim and the call of “going back to their warm home environment” as “cultured wives and mothers”, maintaining the power relations in place, were made. The responsibilities of raising religious generations and/or representing the existing power relations if they have the opportunity to become part of the elites, strengthening the patriarchy, were assigned to women with headscarves who became the object of the new structure. Nowadays, Turkey has been expe-riencing a different form of struggle since its formation– the struggle of women with headscarves, whose position in society was fixed by a contract signed among men, against the patriarchal form of family and society, against being ig-nored, and against being suppressed.In this study, I will first discuss the heads-carf, stripped of its traditional meaning, and the change in the Islamic movement by referring to debates on the modernization of Turkey and the place of the he-adscarf. Second, I will explain why women gather around the “You Will Not Walk Alone Platform” as a result of the effort to be represented and not to cover their heads. Moreover, I will examine their strategies for overcoming the repres-sion and violence they have faced by analyzing their statements within the plat-form. While doing this, I will avoid considering this as a mere anti-authoritarian public opposition. Instead, I will underline the specific conditions of women in both forms of struggle and try to help prevent the instrumentalization of the wo-men’s empowerment movement.
Modern Cumhuriyet’in kuruluşunda başörtüsü gelenekle ilişkilendirildi ve top-lumun modernite yönünde ilerlemesi gereği kurgusu, başörtülü kadını görünmez kıldı. Modernle, gelenekselin çelişeceği varsayımından, 1970’li yılların sonuna gelindiğinde, modernle gelenekselin kesiştiği, başka kamusal alan mücadelesi başladı. Bu yıllarda başlayan başörtülü kadının hak arama mücadelesi daha çok siyasal İslam’ın meşrulaşmasının ve seküler yapıya muhalefetin aracı olarak gö-rüldü. Elbette başörtüsü siyasal bir semboldü fakat kadının kamusal alanda gö-rünür olma mücadelesinin, özel alanı da özgürleştirdiği, muhafazakâr aile ve top-lum yapısı içindeki kadın-erkek ilişkisini de dönüştürdüğü göz ardı edildi. Ba-şörtülü kadının kamusal alana katılımının yasal engelleri ortadan kaldırıldığında ise mücadelenin misyonunu tamamladığı varsayılarak, kadına “kültürlü eş ve anne” olarak, değişmesi istenilmeyen, iktidar ilişkilerini sabitleyecek “sıcak yu-valarınıza dönün” çağrısı yapıldı. Yeni yapının nesnesi haline gelen başörtülü kadına, aile içinde ataerkiyi güçlendirecek dindar nesiller yetiştirme ve/veya seç-kinlere dahil olma şansına erişmişse, mevcut güç ilişkilerinin temsiliyeti görevi verildi. Bugün Türkiye, kuruluşundan bu yana erkekler arasında bir sözleşmeyle konumu belirlenen kadınların; ataerkil aile ve toplum yapısına, yok sayılmaya, tahakküm altında tutulmaya bayrak açan bir başka mücadele biçimini deneyimli-yor: başörtüsünü çıkaran kadınlar. Bu çalışmada, ilk adımda Türkiye’nin mo-dernleşmesi ve başörtüsü tartışmasına değinilerek; geleneksel anlamından sıyrı-lan başörtüsünden ve İslami hareket içinde yaşanan değişimden söz edilecektir. İkinci adımda başörtüsünü çıkaran veya çıkarmak isteyen kadınların bir araya gelme, görünür olma çabaları yönünde bir adım olan Yalnız Yürümeyeceksin Platformu ve örtünmek istememe nedenleri, karşılaştıkları baskı ve şiddete dair verdikleri mücadelede, baskıyla başa çıkmak için geliştirdikleri stratejiler yine platformda yer alan ifadeleri üzerinden açıklanmaya çalışacaktır. Bunu yaparken, kadınların mücadelesi salt iktidar karşıtı bir toplumsal muhalefet olarak görmek-ten kaçınılacak; her iki mücadele biçiminde de kadının özgül konumuna vurgu yaparak, kadın hareketinin araçsallaştırılmasının önüne geçme yönündeki çabala-ra katkı sunmaya çalışacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 3 Sayı: 2 |