Modern çağın simgeleri denildiğinde ilk akla gelenlerden biri de fotoğraftır. Resim sanatı ile karşılaştırılması, kopuşu, kendi başına bir sanat sayılıp sayılamayacağı gibi çatışmalara ve gerilimlere yol açan fotoğrafın aynı zamanda belgesel bir niteliği de vardır. Bu nitelik de en az diğerleri kadar güncelliğini koruyan bir tartışmadır. Geçmişte orta sınıfa özgü bir etkinlik olan fotoğraf zamanla yaygınlaştı. Özellikle toplumsal olaylar söz konusu olduğunda önemi bir hayli arttı. Neredeyse gerçek dünyanın yerini alan görsel imajlar ve bunların birer kanıt sayılıp sayılamayacağı meselesi fotoğrafın çok geniş bir sahaya yayılan kullanımıyla derinleşti.
İşittiğimiz, doğruluğunun ispatlanmasını istediğimiz şeyin fotoğrafını görmek isteriz. Kayıt altına alınmış olmak önemlidir. Fotoğrafın çarpıtılma ihtimali yüksek olsa bile biz o fotoğrafı görmek isteriz. Bazen fotoğraflar yazılı olarak iletilen şeylerin doğruluğunun ispatı görevini de görürler.
Belgesel nitelikteki fotoğrafa yönelik eleştiri söz konusu olduğunda akla gelen ilk isim Sontag’dır. Fotoğrafın belgeselliğini sorgulayan Sontag için gerçeklik ve görüntü arasında artık kapanmaz bir yarık açıldı. Onun, ısrarla fotoğraflara eşlik eden bir alt yazı olmasa onlar hakkında yorumun eksik çoğu zamanda hatalı olacağını belirtmesinin ardında da bu görüş vardır. Fotoğraf ancak bir açıklama ile beraber belge niteliği kazanacaktır. Bu uygulama Sontag’a göre oldukça yaygındır. Çünkü fotoğrafın bir de kendisinin bir bilgi nesnesine dönüşme, bilgiyi çoğaltma işlevi vardır. .
Sontag’ın fotoğrafın belgesel olma özelliğine dair hiç değilse temkinli olmasının ardında birkaç gerekçe vardır. Bunlardan ilki fotoğrafın gerçeklik fikrini değişime uğratmış olmasıdır. Öyle ki ancak bir alt yazı ile biz aslında fotoğrafı bir gerçeklik alanına yerleştirebiliriz. Bir diğer gerekçe aslında çağdaş bir klişe olan fotoğrafın bizi hissizleştirdiği fikridir. Öyle ki korkunç imgelere sürekli, durmadan maruz kalan bireyler bir süre sonra bu görüntünün etkisine kapılmazlar bile. Aynı klişeyi sinemada da görürüz. Çağdaş yönetmenler bunu fazlasıyla kullanmışlardır. Örneğin Haneke filmlerinde arka fonda açılmış televizyonda savaş ve şiddet görüntüleri akarken bir yandan da aile akşam yemeğini huzur içerisinde yemeğe devam eder. Acının ya da şiddetin enformasyonun, o hızlı akışın figürü olması elbette ki bu görüntülerin etkisini azaltır. Korkunç imgeler sağanağı hissizleştirir ancak yine de belge olma niteliğini yitirmezler.
Sontag’ın diğer bir gerekçesi savaşların bitimsiz, sonu olmayan ve önlenemeyecek olması gerçeğidir. Ona göre bu fotoğraflar başlı başına bir retorik türüdür ve bir olguyu tekrarlayarak çoğaltılırlar. Onu basitleştirirler. Oysa aynı fotoğraflar için Sontag’dan farklı olarak Linfield, fotoğrafların bizlere insan olanı anlamadaki mecburi başarısızlığımızı öğrettiğini söyler. Bu anlamda fotoğraf belge niteliği olmasının yanı sıra siyasal bir bilinç de yaratır.
için fotoğrafın politik ve etik anlamı kuşkuluydu, tanıklığı tartışılmaydı. Oysaki Butler, fotoğrafın özellikle savaş ve şiddet fotoğraflarının algılanabilir bir gerçeklik sunduğunu kabul eder ve Sontag’a itiraz eder. Ona göre fotoğraflar anlam dünyamızı sarsabilir, tanıklık edebilir, savaş suçlarının kanıtlanmasında delil olarak kullanılabilir. Butler’ın Sontag’ın yazılarına getirdiği eleştiri bu manada haklıdır. Dolayısıyla fotoğrafın kendi başına bir yorum sunmadığı, münferit ve anlık imgeyi kısa açıklamalarla ve yazılı analizlerle tamamlamak gerektiği yolundaki yorumu kabul etmek mümkün değildir. Fotoğrafın kendi gerçekliğinde kamuoyunu etkileme en azından merak uyandırma işlevi malumdur. Üzerinde türlü çeşitli spekülasyon yapılan olayın açığa çıkan fotoğrafı Butler’ın da vurguladığı gibi yazılı açıklamaya bile gerek bırakmayabilir.
Fotoğraf, özellikle şiddetin yüzyılı olan yirminci yüzyılda dünyada yaşanan vahşet ve katliamları belgelemiştir. Elbette ki bu, fotoğraftan haberdar olan tüm insanların aynı ıstırabı aynı acıyı hissettiği anlamına gelmiyor. Öyle olsaydı savaşlar ve katliamlar devam ediyor olmazdı. Hiç fotoğraf görmemiş olsaydık, an’a tanıklık eden fotoğraflardan haberdar olmasaydık kendini sürekli yenileyen ve sürdüren bir şaşkınlık etkisine maruz kalmasaydık kuşkusuz siyasal ve etik dünyamızda oldukça büyük bir boşluk olurdu. Bu manada denilebilir ki belgesel niteliğinde fotoğraf gerçeklik alanının inşasında önemli bir paya sahiptir. Fotoğrafın kurduğu özne sadece onun çerçevesiyle sınırlı olmayıp çok daha geniş bir alanı kuşatır.
Bu bildiri, Sontag’ın fotoğrafa dair eleştirisinden hareketle bu tür şiddet fotoğraflarının anlamına dair bir kritik etme girişimidir. Bir fotoğraf bize ne söyler? Fotoğrafın kurgusal dünyası gerçekliği ne kadar yansıtabilir? Kurmaca ile gerçeklik arasındaki ilişkinin sınırını fotoğraf değiştirebilir mi? gibi sorular çerçevesinde gösterilebilirlik soru konusu edilmiştir.
When there is a critique about the photograph which is documentary, Sontag is the first name that comes to mind. For Sontag a gap is opened - who questioned the photograph is a documentary or not- between reality and image, it is no longer closes. According to her photograph just will gain documentary qualification with a description. There are several reasons why Sontag is -to say the least- cautious about photograph's property of being documentary. The first of these is that photograph changed the idea of reality. Such that we can barely place the photograph just with a subtitle in fieald of reality. The idea that photograph makes us insensitive which is actually a contemporary cliche is another reason. In fact, the people who are continuously exposed to horrible images, a little while later won't be affected by them. We see the same cliche in the cinema. Modern directors used this a lot. Another argument of Sontag is the reality that wars are endless and unavoidable. According to him photograph is kind of a rhetoric on its own and it is reproduced by recursion of a phenomenon. It simplifies the phenomenon. However, unlike Sontag, Linfield says that photographs show us our inevitable failure of understanding what is human. In this sense, photograph creates a political awareness besides its documentary characteristic. Sontag, acknowledged that the photo had made an impression above us with its emphasis on temporariness. According to her, the photo caused "shock" effect and also this effect was not give us opportunity for interpretation. A photo has barely clarified with a description text under it. Thereby the photo's political and ethical meaning was skeptical, its witness was eristic for Sontag. Whereas Butler object to Sontag and acknowledged that the photo -especially war and violence's photos- gives us opportunity to a perceptible reality. According to her, photos could change our world, could be witness and could use to prove war crimes. Butler's critiques on Sontag's writing is right in this sense. This paper is an attempt to critical based on the critics of Sontag's about photo and about these kind of photo's meaning. The demonstrability has semtinized within the frame of such questions “What does a photo tell us? How could the photo's fictional world reflect the reality? Could a photo change boundaries of the relation between fiction and reality?”
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Nisan 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 2 Sayı: 2 |
Bu eser Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.