“Herkes için eşitlik”, “Herkes için adalet” gibi evrensel söylemler
adaletin tesisi için yeterli bir alt yapı hazırlayabilir mi? Adil bir toplumsal
sistemin inşası için ne tür bir söylem pratiğine ihtiyaç vardır? “Adaletsizlik”
söz konusu olduğunda yalnızca ekonomik eşitsizliğin akla gelmesi ne kadar
doğrudur? Kültürel adaletsizlikler de en az ekonomik adaletsizlikler kadar
önemli değil midir? Tüm bu sorular ışığında adalet kavramını ele almaya
çalıştığımız bu bildiride adaletin üç farklı boyutuna dikkat çeken Nancy
Fraser’ın adalet kuramının, klasik ve modern adalet teorilerinin eksik
yönlerini gidermeye yönelik özel bir çabanın ürünü olarak yorumlanabileceğine
dikkat çekmek istemekteyiz. Zira o, ne klasik anlayışta ne de modern anlayışta
yer alan, “yeniden dağıtım”, “tanıma” ve “temsil” olmak üzere üç boyutlu bir
adalet tasavvur etmektedir. Klasik adalet teorilerinde adalet dendiğinde, daha
çok maddi kaynakların dağıtılması üzerinde durulması Fraser açısından eksik bir
adalet kuramına yol açar ve bu yüzden o, kimlik ve farklılık eksenli
tartışmaların alabildiğine yoğun bir biçimde yürütüldüğü çağımızda, bu
eksikliği giderebilmek adına farklı bir adalet tasavvuru geliştirir. Biz de
onun geliştirdiği söz konusu adalet tasavvurunun kışkırtıcı etkisiyle gerek küresel
gerek lokal düzeyde farklılıkların çok fazla karşılaştığı günümüz dünya
koşulları içerisinde adalet kavramının farklı bir gözle yeniden ele alınmasını
düşünce dünyamıza katkısı bakımından gerekli ve değerli bulduğumuzdan bu
bildiriyi kaleme almaya karar verdik.
Can universal discourses such as "equality for every body" and "justice for everybody" provide enough substructure to establish justice and equality? What kind of discourse practice is needed in order to form a fair social system? When "injustice" is the point in question to what extent will it be true to consider at first hand only economic inequality? Is it not cultural inequality at least as important as economic inequality? If we consider the concept of justice in the light of all these questions, Nancy Fraser’s justice concept which remarks three different dimensions of justice can be interpreted as a product of an effort towards removing the gaps of classic and modern justice theories. Therefore, Nancy Fraser envisages the three dimensions of justice namely; "redistribution", " recognition" and "representation", which fall into neither classic nor modern understanding. Fraser thinks that classic justice theories put emphasis only on material distribution, which in turn lead to insufficient justice theory. As a result of this, while in these days intense identity and differentness based debates are going on she develops a different justice discourse in order to remove the short-comings of classic justice theories.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Temmuz 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 1 Sayı: 3 |
Bu eser Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.