Evrenin yaratılışından bu yana her çağda insan ve insan toplulukları yaşamını sürdüre gelmiştir. Yaşamın ve insanların bir arada bulunmasının doğal sonucu olarak da her zaman inanılan bir takım inanç veya yapılagelen bir takım ritüeller bulunmuştur. İnsanı yaratan ve insanlığın hayatına yön veren yüce Allah, en başta kusursuz bir düzen kurarak akıl sahiplerine yaşamış oldukları yerin, bir yaratıcının eseri olduğunu anlatmıştır. İnsanlık değişerek ve gelişerek ilerlemesini sürdürürken maddi olarak farklılaşmalar yaşadığı gibi manevi olarak da bir takım tercihler yapmışlardır. İnsanın iradesi olması bakımın-dan iyiye yönelebildiği gibi kötüye de yönelmiş ve bu çerçevede bir düzen oluşturma çabası içerisinde olabilmiştir. İşte bu durumda yüce Allah, insanlığın bu gidişatına peygamberler göndererek iyiye, doğruya ve güzele yöneltme bağlamında bir yol çizmiştir. Gönderilen peygamberlerin de hikmet gereği insanlardan olup insanlara güzel örnek olabilmesi amaçlanmıştır. Bir takım insanların öncelikle yaratılan bu düzene inanıp bundan yola çıkarak bir yaratıcının var-lığını kabul ederek, gönderilen elçilere inanması, bu elçilerin de gösterdikleri yolun doğru, güzel ve iyi olduğunu aklen ve kalben kabul etmeleri zor olmamıştır. Diğer bir yandan da iradesini yaratılış fıtratının dışında kullanıp doğruyu bulmada zorlanan ve bir takım insani heva ve heveslerle oluşturulmuş geleneğe körü körüne inanan, bu yönde de bir inanç geliştirmiş olanların, gönderilen peygambere inanması ve ona uyması zor olmuştur. Bu durumda yüce Allah, peygamberi kabul etmede zorlanan insanlara apaçık görünen, anlamak için ayrı bir çabaya gerek duyulmayan olağanüstü olaylar göstererek bu düzeni yaratanın ve elçiyi gönderenin aynı varlık olduğunu ispat etmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din, Toplum ve Kültür Araştırmaları |
Bölüm | Kitap Tanıtımları |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 11 Kasım 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 16 |