From the beginning of the very first dissensions among Muslims and the foun-dation era of the science of kalam (Islamic scholastic theology) to the present day, “the relationship between faith and deeds” has been among one of the most discussed topics and even one of the mentioned subjects of the mechanism of takfir (apostasy). By addressing questions such as “Are deeds a part/component of faith? What sort of relationship is there between faith and deeds?”, each group-school/movement-scholar has offered different theories. Within this scope, by considering deeds a part of faith, extremist points of view such as terming people committing major sins or having a flaw in their (religious) prac-tice as heresy (kafir) have been adduced. Although some people argue that there is not a direct relationship between faith and deeds, the majority have embraced reconciliatory attitudes. Each and every person involved in the aforementioned discussion has tried to support their views with evidence from the Qur’an and the Hadith(s). In this study, the subject under consideration, which is recent and important, as it was in the past, has firstly been descriptively suggested for discussion and then tried to be analysed in the light of the verses which have an address beginning with “O you who have believed يَٓا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا ”. A detailed analysis of the verses reveals the conclusion that it is unlikely to consider deeds a part/component of faith. Because, in these verses, Allah, the Almighty, does not term people doing the opposite of what is wanted or expected as profane (kafir) and does not terminate/remove the attribute of faith from them. What is between faith and deeds is not a meronymy, but a cause-and-effect relationship.
Faith deeds major sins misdeeds disbelief component recognition repentance.
Müslümanlar arasında ilk ihtilafların başlamasından ve Kelam ilminin kuru-luş döneminden günümüze kadar, üzerinde en çok tartışılan; hatta tekfir mekanizmasına bile konu edinilen meselelerden birisi “iman amel ilişkisi”dir. “Amel, imanın bir parçası mıdır? İman ile amel arasında nasıl bir ilişki vardır?” sorularına her grup-ekol-alim farklı farklı teorilerle cevap vermiştir. Bu kapsamda ameli, imandan bir parça sayıp büyük günah işleyeni veya amelinde eksiklik bulunanı kâfir ilan etmek gibi uç görüşler ileri sürülebilmiştir. Bazıları da iman ile amel arasında doğrudan bir ilişki olamayacağını düşünmüşse de büyük çoğunluk uzlaşmacı bir tutum benimsemiştir. Tartışmadaki herkes, kendisini Kur’ân’dan ve hadisten delillerle desteklemeye çalışmıştır. Bu çalışmada, geçmişte olduğu gibi bugün de güncelliğini ve önemini koruyan bu konu, öncelikle tasvîrî olarak ortaya konulmuş; daha sonra “Ey İman Edenler: يَٓا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا ” hitabıyla başlayan ayetler ışığında çözümlenmeye çalışılmıştır. Ayetler analiz edildiğinde, amelin imandan bir cüz sayılmasına imkân olmadığı sonucuna varılmıştır. Çünkü Yüce Allah, bu ayetlerde, belirtilen şeylerin aksi davranışlarda bulunanları kâfir olarak nitelememekte; onlardan, iman vasfını kaldırmamaktadır. İman-amel ilişkisi parça-bütün ilişkisi değil, sebep sonuç ilişkisidir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din, Toplum ve Kültür Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 28 Nisan 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 17 |