Selefilere göre sadece Kuran ve sünnetin Bi'at (Arapça: بَيْعَة), alındığı, yani Kuran gerçeklerine ve Peygamberimiz (S.A.V)’a sadık olunduğu kabul görürken, bunun dışında yapılanların ise Bidat (Arapça: بدعة), yani Peygamberimizin yaşadığı dönem olarak bilinen Asr-ı Saâdet'ten sonraki din alanında yapılan değişiklikleri ise şer'î bir hükmü olmayan uygulamalar olarak kabul etmektedirler. Bu durumda, Kuran ve Sünnete bağlı kalmak suretiyle şekil alan Selefizm akımı, dini uygulamalara karşı gelmekte ve din alanında yapılan düzenlemelerin de Peygamberimiz (S.A.V) dönemindeki yapılanlarla örtüşmediğini savunmaktadır. Onlara göre medet umma amaçlı yapılan türbe ziyaretleri, görkemli türbe inşaa etmek, kandil yakma, evliyadan rahmet dileme, mevlüd okutma vs eylemler şirk sayılmaktadır. Ancak bu uygulamaların şirk görülmemesi durumunda ise Selefi görüşüne mensup kimselerin, kendileriyle zıt görüşlü insanlara karşı bir ötekileştirme, hazımsızlık, kin ve nefret duyguları beslediği bilinmektedir. Hatta radikal Selefi (Tekfirci) anlayışına mensup olanların, ateşli silahla adam öldürülmesini helal saydığı devlet güvenlik raporlarında yazılıdır. Öyle ki, geçmiş tarihe bakıldığında Selefi ve Vehhabîlerin birleşerek Osmanlı gibi bir Müslüman devleti yıkmaya çalıştıkları kaynaklarda yer alırken, içinde Kuran ve sünnete bağlılığın önem taşıdığı bu akımda görülüyor ki; ‘’cihad’’ gibi bir kavramın da yatması acı bir gerçektir. Şüphesiz ki; Selefizm akımının Müslüman devletlerden oluşan Orta Asya gibi ülkelerde yaygınlaşmasında ve aktif faaliyette olmasında ise Arap toplumlarının büyük rolü vardır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din, Toplum ve Kültür Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 5 Ağustos 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 18 |