İkinci Dünya Savaşı sonrasında Romanya'da yönetimi ele geçiren komünist rejim elli yıldan uzun bir süre homojen bir toplum yaratmak adına yaşamın her alanında tüm azınlıkları ezdi. Kuzey Dobruca'da yaşayan Türk-Tatar azınlığı bu baskıcı politikalardan muaf tutulmadı. Azınlığın anadilde eğitim hakları, başta Mecidiye’deki simgesel Müslüman Semineri olmak üzere Türk okullarının kademeli olarak kapatılmasıyla ortadan kaldırıldı. Dahası, Müslüman azınlığın din alanındaki hak ve özgürlükleri sıkı bir gözetim altına alındı. Bahsekonu alanlarda rejimin aldığı sert önlemler azınlığın etnik ve kültürel kimliğinin zayıflamasına neden oldu. Romanya'daki 1989 devriminin ardından başlayan yeni demokratik dönem, Türk ve Tatar toplulukları dahil olmak üzere tüm azınlıklara kimlikleri ile ilgili değerlerini ve sembollerini yeniden keşfetmeleri için umut verdi. Bu tarihi dönüm noktasında, Türkiye'nin desteği azınlığın kültürel ve dini mirasını yeniden inşa etmesi açısından çok önemliydi. Türkiye, sözkonusu yeniden inşa sürecine tüm ilgili kurumları yoluyla ve güçlü özel sektörünün desteğiyle maddi ve manevi anlamda katkıda bulundu. Romanya, Türkiye'nin Müslüman azınlık üzerindeki etkisinin ve desteğinin öneminin farkında olarak, yardım ve destek sürecini iyi niyetle kolaylaştırdı. Böylece, Müslüman azınlık, iki ülke arasındaki ilişkilerde bir çatışma noktası olmaktan çıkıp ilişkileri geliştirici bir katalizör haline dönüştü
The communist regime in Romania oppressed all minorities in every aspect of life for more than fifty years following the WWII in order to create a homogeneous society. Turkish-Tatar minority living in Northern Dobruja was not spared of those suppressive policies and accordingly, its rights related to education in mother tongue was taken away by gradual closing down Turkish schools, specifically the emblematic Muslim Seminary in Medgidia. Moreover, its rights and freedoms related to the religion were put under strict surveillance. Harsh measures of the regime in the two fields eventually caused weakening of the columns of ethnic and cultural identity of the minority. The new democratic era inaugurated in the wake of the 1989 revolution in Romania was promising for all minorities including Turkish and Tatar communities to rediscover their identity-specific values and symbols. At this historical turning point, Turkey’s support was crucial for the minority to reconstruct and restore its cultural and religious heritage. Turkey contributed to this process in moral and material terms by its all relevant institutions and support of its strong private sector. Romania, being aware of extent of Turkey’s influence over the minority and importance of its support facilitated the process in good will. Thus, the Muslim minority turned into a catalyst for improving relations between two countries rather than being a point of conflict
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Kasım 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 3 Sayı: 2 |