Yakın tarihte 1954 - 1964 arasındaki zaman diliminde İstanbul'un Rum toplumuna karşı aşırı milliyetçi tutum kaydedimistir. Türk basını ile hareketlenmiş azınlık karşıtı duygular dönemin siyasi ve ekonomik unsurlari ile birleştiğinde Eylül 1955 olaylarınin gerçeklesmesine neden olmustur. Eylül 1955 olayları sadece Istanbul Rum nüfusu için değil Türkiyenin uluslararası imajını da olumsuz şekilde etkilemistir. 1955'ten itibaren Demokrat Parti hükümeti gittikçe zorlaşan ekonomik bir durumla karşı karşıya kalmış ve özellikle yüksek enflasyon nedeniyle hayat standardı düşen kesimin güvenini kaybetmiştir; şüpheli metotlarla muhalefeti susturma çabaları ise basının, aydınların ve öğrencilerin de Demokrat Parti'den soğumasına yol açmıştır. Örneğin Alman Dışişleri'nin bir raporuna göre daha olaylardan 15 gün evvel, muhalefeti kontrol amacıyla 7 Eylül 1955 günü İstanbul, verilmiştir. 1956 yılında muhalefeti baskı altına almak için Basın ve Toplantı Yasası'na getirilen kısıtlamalar da büyük ölçüde 6-7 Eylül olaylarıyla gerekçelendirilmiştir. Menderes hükümetinin azınlıklara karşı baştaki liberal politikası, gittikçe zorlaşan ekonomik koşullarla değişir ve ilişkiler gerginleşmiştir
In recent history the time between 1954 and 1964 has been recorded as a period of persecutions and extreme nationalistic behavior against the Greek community of Istanbul. In spite of an increase in US contributions towards sustaining the expansion of Turkey’s military defense capability throughout 1955, the Turkish government’s economic affairs continued to deteriorate. The financial crisis of the time coupled with the anti-minority sentiment that was being stirred up by the Turkish press induced the leadership of Turkey to conceive and design the practical details of the anti-Greek events of 1955 with catastrophic consequences, both material and psychological, primarily for the Greek population but also for Turkey itself. Once again the Greek minority of Istanbul was used as a bargaining chip for the demands of Turkey in Cyprus, but also as leverage in the ongoing talks concerning the Muslim minority of Greek Thrace. During that time the sentiments that were aroused were so strong that the “threats against the ‘infidel’ continued for a long time after the ‘events.’” In addition, according to the British representative in Istanbul, it was “unfortunately true that the recent ‘events’ had intensified the preexisting religious fanaticism and intolerance of the Turkish nation.”
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mayıs 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 2 Sayı: 1 |