le belirtmek gerekirse bu üretim biçiminin temel özellikleri şunlardır: (Allen, s.185) 1. Standart parçaların birleştirilmesi, özel amaçlı makinaların kullanımı, işgücünün vasıf yönünden fragmantasyonu ve montaj hattı. 2. Büyük hacimli kitle üretimi yoluyla sağlanan ölçek ekonomileri, 3. Gümrük duvarları yoluyla korunan pazarlarda, uzun süreli standart mal üretimi, 4. Büyük fabrikalarda yarı vasıflı kitle işçileri ile yüksek ücretli işçilerin konsantrasyonu, 5. Merkezi yönetim tarafından karakterize edilen, işin örgütlenmesinin hiyerarşik ve bürokratik biçimi, 6. Arz, talep ve refah dengeleri ve Keynezyen politikalar tarafından düzenlenen ulusal devlet ekonomilerinin yönetimi, 7. Kitle üretimi ve kitle tüketimi arasında bağlantının mevcudiyeti. 1970'li yıllar Dünyada genel ekonomik krizle birlikte Taylorist/Fordist kitle üretiminin de krize girdiği yıllardır. Bilindiği gibi kitle üretiminin varlığını sürdürebilmesi standart tüketim kalıpları ve istikrarlı pazarların mevcudiyeti ile yakından ilgilidir. Ayrıca kitle üretiminde pazarlar hem kitle olarak üretilmiş mallar için yeterli, hem de büyük ölçekli firmaların maliyetlerini amorti edebilmesi için istikrarlı olmalıdır. 1970'li yıllara değin gerek ulusal gerekse uluslararası piyasalar kitle üretimi için oldukça müsait olmuştur. Bu dönemde uygulanan Keynezyen politikalarla desteklenen "refah devleti" uygulamaları piyasaları genişleterek kitle üretimi için oldukça uygun bir ortam sağlamıştır. (Lovemen, s.2) Yukarıda belirtilen tarihten sonra ise piyasalarda genel bir istikrarsızlık görülmeye başlanmıştır. Ayrıca giderek ucuzlayan teknoloji küçük ve orta ölçekli firmalara geçmişten farklı olarak, büyükler karşısında rekabet edebilme şansı vermesi piyasalarda rekabetin daha çok kızışmasına ve dolayısıyla kitle üretiminin de daha çok krize girmesine yol açmıştır. Ayrıca rekabetin arttığı bu dönemde giderek daha çok seçeneğe sahip hale gelen tüketici de daha fazla kırılgan hale gelmiştir. Dolayısıyla esnekliği olmayan, büyük stoklarla çalışan dev firmalar, talepleri kısa sürede değişen oldukça nazlı tüketicilerden oluşan istikrarsız piyasalarda eski avantajlarını kaybederek yaşam mücadelesi vermeye başlamışlardır. Bunun yanı sıra 70'li yılların sonundan itibaren bazı ülkelerin, talebi canlandırmayı öngören Keynesyen politikalardan sıkı para politikasını öngören Friedmancı politikalara yönelmiş olmasının da etkisiyle talepte daralmaların ortaya çıkması kitle üretiminin çok daha olumsuz etkilenmesine yol açmıştır.Özellikle petrol fiyatlarının artışı devletlerin sosyal refah harcamalarını kısmalarına yol açmıştır. Kitle üretiminin çözülmesinde yukarıda anılan faktörlerin dışında teknolojik gelişmenin çeşitliliği ve "sipariş usulü çalışma"yı ucuzlatmış olması kitle üretiminin avantajlarını ortadan kaldırmıştır. Bunun yanı sıra geçmişte kitle üretiminin rasyonel örgütlenmesi olarak kabul edilen katı bürokratik yapılanmalar yeni toplumun ve ekonominin gereksinimlerine cevap veremez olmuştur. Bir diğer ifade ile 70'lerdeki petrol krizi aynı zamanda eski endüstri toplumunun da ölümü anlamına gelmektedir BİLGİ ÇAĞININ İŞYERİ Eğer fax-e.mail kullanıyorsanız, enformasyon toplumunda bir ayak parmağınız vardır Eğer www(internet) kullanıyorsanız, enformasyon toplumda bir ayağınız vardır Eğer networkler (bilgisayar ağları)ile çalışıyor, öğreniyor ve meslektaşlarınızla haberleşiyorsanız, O zaman enformasyon toplumundasınızdır. Özellikle 1970'li yıllardan itibaren artan rekabet ortamında faaliyette bulunan işletmeler yeniden yapılanma sürecine girmişlerdir. Çünkü kitle üretimi için gerekli olan piyasalar büyük ölçüde doyma sürecine girmiş ve rekabet son derece şiddetlenmiştir. Yine ucuzlayan ve yaygınlaşan teknolojiler sayesinde kitle iletişim araçlarında tekeller kırılmaya başlanmış ve toplumsal farklılaşma ve dolayısıyla bireyselleşme güç kazanmaya başlamıştır. Tüketici artık kendisine sunulan çeşitli ürünler karşısında gerçek anlamda krallığını ilan etmiştir. Bir üründen diğerine çok daha kolay geçer hale gelmiştir. Sürekli en iyi ve en ucuz mala doğru değişen ve farklılaşan tüketicinin taleplerine kitle üretimi cevap veremez hale gelmiştir. Buna karşılık dev firmalar karşısında, daha küçük ve esnek firmalar pazarlarda daha avantajlı hale gelmeye başlamışlardır. Ayrıca Fordizmin kitle üretim anlayışına karşı çıkılmasında, ekonomik faktörler yanında, onun beraberinde getirmiş olduğu bireyin konumunu geri plana iten, yeknesak hale dönüştürülmüş yaşam biçiminin de etkisi olmuştur. Bilindiği şekilde aşırı işbölümünü öngören kitle üretiminin bireyin yabancılaşmasına yol açmış olması,"Modern Zamanlar" filminde ya da "İnsan İlişkileri" ekolünde olduğu gibi aydınlardan oldukça sert eleştiriler almıştır. Şirketler varlıklarını koruyabilmek için piyasanın taleplerine hızla cevap verecek tarzda örgütlenme arayışına girmişlerdir. Geçmişte kitle halinde standartlaştırılmış üretimde bulunan firmalar, daha esnek ve daha çevik örgütlenme biçimine yönelmişlerdir. İşyerinin Yeniden Örgütlenmesi 70'lerin sonlarından itibaren kitle üretiminin krize girmesi neticesinde işin örgütlenmesinde yeni arayışlar başlamıştır. Ortaya çıkan bu üretim biçimi Lash ve Urry gibi bazı sosyologlar tarafından çok net bir görünüm sergilemediğinden sermayenin düzensiz yeniden yapılanması ya da "örgütsüz kapitalizm" (disorganized capitalism) olarak tanımlamaktadır (1987). Ancak bugün yeni üretim düzenini tanımlamada en çok kullanılan kavramlardan birisi, esnek üretimdir. Giderek yaygınlık kazanan (ve Tabloda görüldüğü şekilde Toyotoizm olarak da adlandırılan) bu üretim biçiminde işin örgütlenmesinin geçmişten farklı olarak çok köklü bir dönüşüme uğradığına tanık olmaktayız. Taylorist-Fordist Modelin unsurları Fonksiyonel Alternatif (Toyotoizm (1) Standart üretim Ürün farklılaşması Bant üretimi Modül üretim Tek amaçlı makineler Esnek makineler Vasıfsız işçiler Vasıflı işçiler Düşük iş motivasyonu(Umursamazlık) Yüksek iş motivasyonu (Özdeşleşme) Çatışmacı iş ilişkileri İşbirliğine dayanan ilişkiler Hiyerarşik yönetim Katılımcı yönetim Dikey işbölümü(planlama ve uygulama arasında ayrım) Dikey iş entegrasyonu (Zenginleştirme) Dışarıdan kontrol İçeriden kendi kendini kontrol Yatay işbölümü(Görevlerin aşırı sınırlandırılması) Yatay iş entegrasyonu (genişletme) İşçileri iş yerine bağlama Rotasyon Makine temposuna uygunluk Montaj hattından bağımsızlık Zaman standartları Zaman egemenliği Bireysel çalışma Grup çalışması (1) Bu tablodaki Fonksiyonel alternatifler Toyotoizmin sınırlarının çok ötesine geçmektedir. Kay. Ak. Naschold Kitle üretiminin bant üretimi yerine, yeni üretim biçimi içerisinde bilgisayarlarla desteklenmiş modül üretimin ön plana çıktığını görmekteyiz. Yine standart üretim mantığı çerçevesinde tek amaç için tasarlanan makinaların yerlerini, yeni üretim biçimine uygun olarak esnek makinaların almaya başladığını görmekteyiz. Ayrıca yukarıdaki tabloda da görüldüğü şekilde işin yeniden örgütlenmesi sürecinde çatışma yerine işbirliği; makine temposunda çalışma yerine de bant üretiminden bağımsız çalışma tercih edilmeye başlanmıştır. Dolayısıyla çalışan bireyin makineyle ilişkisi değişmektedir. Bir tür esnek üretim biçimi olan yalın üretimin temel felsefesi Tablo.6'da da görüldüğü gibi Japon toplumunun değerleriyle de yakından ilgilidir. Japonların grup kültürü, işyerine aşırı bağlılığını öngören iş ahlakı, ömür boyu istihdam gibi uygulamalar, yeni üretim biçimi için uygun bir kurumsal ya da kültürel ortam oluşturmuştur. Kısaca belirtmek gerekirse, esnek ya da yalın üretimin özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz (Preffer, s.61): • Fazla işçilerde dahil, stok fazlalığı kaldırılır, • Kalite ve etkinlik doğru orantılı kabul edilir ve kaliteden taviz verilemez, • Bir üründen diğerine hızla değişebilme yeteneğine önem verilir, • Üretim sürecini gerekli şekilde anlayan çok becerikli elemanlar vardır, • Eğitime gerekli şekilde önem verilir, • İyi eğitimli işçileri elde tutmaya önem verilir, • Ücret sistemi, şirketin, tesisin ve bireyin performansına kısmen bağlıdır, • Statü engelleri azaltılır, • Yüksek bağlılığa dayalı iş uygulamaları vardır. Yeni İşyerinin Değerler Boyutu Yukarıda da belirtildiği şekilde, endüstri uygarlığı, herşeyi nesnelleştirerek, değerleri mümkün olduğunca dışarıda tutmaya çalışmıştır. İşgücü makinanın bir parçası olarak değerlendirilmiştir. Oysa enformasyon toplumunda değerler ve iş ahlakı son derece önemli hale gelmektedir. Çünkü yeni anlayış içinde işletmenin rekabette en önemli kayna işgücünün becerisi ve sadakatidir. Endüstriyel mallar gibi somut olmayan bu çağın stratejik kaynağı olan bilgi/enformasyon saniyelerle bir yerde bir başka yere aktarılabilmektedir. Çoğu kere üstlerinden daha çok şey bilen yeni işçiler eğer işyerine karşı bir bağlılığa ya da sorumluluk duygusuna sahip değillerse işyerlerini çok büyük zararlara uğratabilirler. Nitekim enformasyon toplumuna geçiş sürecinin hız kazandığı 1980'li yıllarda, çalışma hayatında moral değerlere ilginin "iş ahlakı" ya da "kurumsal kültür" adı altında yeniden hızla yükselişine tanık olunmuştur. Öncelikle Amerika'da başlayan bu yeni dalga daha sonra çok sayıda ülkede yoğun olarak tartışılmaya başlanmıştır. Bugün aralarında Harward gibi üniversitelerin de bulunduğu çok sayıda kurumda iş ahlakı konusunda dersler verilmektedir. Akademisyenler konuya büyük ilgi göstermektedirler. İşletme ölçeğinde değişme Enformasyon toplumuna geçiş sürecinde, endüstri toplumunda gözlenen dev örgütlerin egemenliğinin tersine ortaya çıkan önemli değişmelerden birisi de daha önce de belirtildiği şekilde küçük ve orta boy işletmelerin yükselişidir (Naisbit, 1990,s.271). Hizmet sektörünün gelişmesi gibi küçük ve orta boy firmaların yükselişi de işin örgütlenmesindeki değişmede son derece büyük etkiye sahip olmuşlardır (Nashold, s.310). Ancak küçük ve orta boy işletmeler yeni bir olgu değildir. Yeni olan bugüne kadar alışılmış trendin dışında alışılmadık türden oransız bir şekilde gelişmesidir (Gregory s.57). Bugün küçük girişimciler milyarlarca dolarlık pazarları büyük firmaların ellerinden almaya başlamışlardır. Enformasyon teknolojileri, çalışılan ölçek ile bulunulan yerin önemini azaltmaktadır. Bir diğer ifade ile bu firmaların ortaya çıkışında en önemli unsur olan yeni teknolojiler, işletmelerin rekabet şansını son derece arttırmıştır (Schwarz, s.47) Bu global rekabet ortamında ise eğitim işletmelerin en önemli sorununu oluşturmaktadır. Okullarda olduğu gibi işletmeler de kendi içlerinde eğitimi ön plana çıkartmak zorunda kalmaktadırlar (Stone,46). Artık örgütlerde Taylor, Ford gibi gelişmeleri öğrenen bir kişinin olması yetmemektedir. Bundan böyle birinin tepeden düşünüp bulması ve örgütte geriye kalan herkesin bu büyük stratejistin emirlerini dinliyor olması, mümkün değildir. Çünkü gelecekte diğerlerinin önüne geçecek örgütler, kişilerin bir örgütün tüm seviyelerinde öğrenme yükümlülük ve kapasitesini, nasıl değerlendirebileceğini keşfedenler olacaktır (Senge,s.12). Aksi takdirde işletmelerin giderek şiddetlenen rekabet ortamına uyum sağlamaları imkansız hale gelmektedir. Önümüzdeki dönemde bazı senaryolara göre bugünkü ileri düzeyde endüstrileşmiş ülkelerin gelecekte, endüstriyel üretim yerine, işin tasarımı ya da teorik bilginin üretimiyle meşgul olan ofisler haline dönüşebileceği; şimdiki gelişmekte olan ülkelerin ise gelecekte imalat işiyle meşgul olan fabrikalar olabileceği tartışılmaktadır. Ancak özellikle stratejik ürünlerin imalatını bugünkü gelişmiş ülkelerin, yarın gelişmekte olan ülkelere devredebileceğini düşünmek oldukça güçtür. Ayrıca endüstri devrimiyle üreticilikten çıkmış olan ve sadece tüketici konumuna düşmüş olan ailenin, enformasyon toplumunda tekrar üretim sürecinde, geçmişten farklı şekilde de olsa merkezi önem kazanmaya başladığını görmekteyiz. Nitekim aile işlerinin sayısında bir artış da gözlenmektedir. Ancak günümüzde yükselmekte olan enformasyon toplumunun en önemli karakteristiği oluşturan bilgi üretiminin esas olduğu işleri, mal üretimini dikkate alarak yapılan iş örgütlenmesi yöntemleriyle yapabilmek mümkün değildir. Bilgi üretimi her şeyden önce onu üreten bireyin yaratıcılığını ön plana çıkartmayı gerektirir. Bu da yukarıdan dayatılan katı çalışma kurallarıyla yerine getirilemez. Tam aksine mevcut üretim sürecinde çalışanlara geçmişten daha çok bireysel sorumluluk düşmektedir. Yine bu süreçde çalışanların karar sürecine katılmaları gerektiği görüşü de yaygınlık kazanmaktadır. Ancak bu katılım endüstri toplumlarında gözlediğimiz motivasyon sürecinin bir parçası olarak görmenin ötesinde bugün kalite kontrol çemberleri örneğinde olduğu gibi "bir işi en iyi yapan bilir" anlayışına da dayanmaktadır. Modernist ve post-modernist örgütlerin karşılaştırmasında da görüldüğü gibi, fonksiyonel sıralamada bürokrasinin yerini demokrasi, hiyerarşinin yerini piyasa almaktadır. Koordinasyon ve kontrol ise endüstri toplumunun modernist örgütlerinde yetki vermemeye dayanmasına karşılık, enformasyon çağının post-modernist örgütlerinde daha çok yetki devri ön plana çıkmaktadır. Misyon, hedef ve stratejiler açısından baktığımızda ise uzmanlaşmanın yerini, post-modernist örgütlerde yayılma almaktadır. Mümkün olduğunca dar bir alanda aşırı uzmanlaşmadan kaçınılmaktadır. Modernist örgütlerden farklı olarak, post-modernist örgütler büyük ölçüde güvene dayanmaktadır. Karşılıklı güven, bugün insan kaynakları yönetiminin en çok üzerinde durduğu bağlılık, aidiyet duygusu ve takım çalışması gibi kavramlarla da yakından ilişkilidir. Enformasyon çağının örgütlerinde insanlar hem birbirinden izole olmadan, sürekli bir diyalog içinde çalışacaklar hem de çok daha vasıflı, bağımsız ve mobil olacaklardır (Alsene, s.657). Modern ve Post-Modern Organizasyonlar Modernist Post-modernist 1. Misyon, hedef, strateji ve esas fonksiyonlar uzmanlaşma yayılma 2.Fonksiyonel sıralama bürokrasi demokrasi hiyerarşi piyasa 3.Koordinasyon ve kontrol yetki vermeme(örgütlerde) yetki verme (örgütlerde) laissez-faire(örgüt çev.) endüstri politikası(örgüt çev.) 4.Sorumluluk ve rol ilişkisi extra-organizasyonal intra-organizasyonal esnek olmayan esnek 5.Planlama ve hiyerarşi kısa dönem teknikler uzun dönem teknikler 6.Perfonmans ve Ödül İlişkisi bireysellik kolektiflik 7. Liderlik güvensiz güvene dayalı Kay. Clegg, s.181 Enformasyon çağında mekan kavramı büyük bir dönüşüme uğratmıştır. Mesafenin eski önemi kalmamıştır. Yeni teknolojilerin zaman ve mekan kavramlarını değiştirmesi dolayısıyla örgütler de standartlaşmadan uzaklaşmaya başlanmıştır. Sanal şirket, network organizasyon, teleçalışma, evde çalışma gibi yeni iş ve işyerleri yaygınlık kazanmaya başlamıştır. İş yerkürenin her yerinde her zaman yapılabilir hale gelmiştir. Örgütlerde hiyerarşik yapılar hızla çözülme sürecine girmiştir. Enformasyon teknolojilerinin sağladığı avantajla muhtemelen tek kişilik müteşebbisler ordusunun ortaya çıkması mümkün gözükmektedir. Enformasyon ve komünikasyon teknolojilerinin, bilgi/enformasyona ulaşmayı kolaylaştırması, KOBİ'lere büyük şirketler karşısında önemli avantalar sağlamaktadır. Özellikle,geleceğin şirketi olarak değerlendirilen, sanal şirketler büyük ölçüde , networklerden faydalanarak, bu enformasyon paylaşımı ve işbirliği üzerinde gelişmektedir. Bilgi çağının şirketi: SANAL ŞİRKET Sanal şirket hem iç hem de dış kaynak kullanarak sahip olduğundan fazla kaynak kullanabilen bir şirkettir. Bu bağımsız şirketlerin katılımıyla oluşturulan, bir işbirliği türüdür. Dışarıdan bakan gözlemci için tek bir organizasyon olarak görülür. Ancak sanal şirket, ortak amaçlar için bir araya gelmiş bağımsız şirketler ağıdır. Faydaları şu şekilde sıralanabilir: (Skyreme) • Geniş, uzmanlaşmış kaynaklara ulaşmayı sağlar. • Müşteri karşısına tek bir firma olarak çıkma avantajı sağlar • Ellerindeki konulara ve projeler göre konular değiştirilebilir ve muhafaza edilebilir. • Bireysel üyele şirket içindeykende bağımsızlıklarını muhafaza edebildikleri için, kendi pazarlarını da kullanabilirler. • Çok uzaktaki piyasalara hızlı cevap vermek mümkün hale gelmektedir. • Müşteriye daha yakın hale gelebilmektedirler. Sanal şirkette bürokratik bir yapı yoktur. Herkes kendinin patronudur. Her şey bilgisayar ve modem vasıtasıyla yapılır. Bunun yanı sıra, • Evde çalışma • Tele çalışma • Network organizasyon gibi, bilgi çağına özgü yeni işyeri türlerinin ortaya çıktığına tanık oluyoruz. Bilindiği gibi, endüstri uygarlığı, işi aileden uzaklaştırdı; buna karşılık, enformasyon uygarlığı, işi tekrar eve getirmektedir. Bunun da toplumsal yapıda ve ilişkilerde sosyolojik bakımda oldukça öneml değişiklikler yapması beklenebilir. (Skyreme) Bu etkiler olumlu olduğu gibi olumsuzda olabilir. Evde çalışmanın olumsuz etkileri: • Toplumsal etkileşimin yok olma tehlikesi • Mesleki rolle ile aile içindeki rollerin birbirine karışmasından doğabilecek sorunlar • Aşırı çalışmaya meyyal bir ortam yaratabilir • yapılamsı gereken işler, bazan eve işilkin bazı sorumlluklar tarafından aksatılabilir • Takım çalışması zorlaşabilir. Hatta uygun teknoloji olmadığında imkansız hale gelecektir. • Şirket kültürü ile ilgili çok şey kaybolacaktır. Evde Çalışmanın olumlu yanları: • İstediğiniz zaman çalışabilirsiniz • Hoşlandığınız yer işyeiniz olacaktır • Her gün ofise gidip gelerek kaybettiğiniz zaman ortadan kalkacaktır. • Kirlilik azalacaktır • Şirket ofis kiralamak zorunda kalmayacağı için, maliyetler düşecektir. • Hoşlanmadığınız insanlar tarafından rahatsız edilmeyeceksiniz. Giderek üretim sürecinde daha çok ağırlığını hissettiren enformasyon teknolojisi karşısında Hindistan gibi emeğin en ucuz olduğu ülkelerin dahi rekabette oldukça zorlandıklarını görmekteyiz. Üstelik teknolojik gelişme trendine baktığımız zaman sürekli bir ucuzlama sürecine de tanık olmaktayız. Oysa sosyal boyuttan soyutlayamayacağımız emek için uzun vadede böyle bir gelişimin olabileceğini düşünmek mümkün değildir. Enformasyon toplumunun sosyal yapısının nüvesini, insanların kendi istekleri ile katılmış oldukları gönüllü kuruluşlar (yani üçüncü sektör) oluşturacaktır (Masuda , s.120) BİLGİ ÇAĞI VE TÜRKİYE İnşallah değişen zamanlarda yaşarsın Çin Bedduası Önümüzdeki dönemde problemlerimizi ve geleceğimizi anlamak açısından C. Handy'nin deyimiyle "yeni bir düşünce şekli"ne ihtiyacımız var. Gelecekteki yaşamın bir parçası olarak, paradoksların kabulü, onunla birlikte yaşamakta ve idare edilmesinde ilk adım olacaktır. Handy'nin enformasyon toplumları için söylemiş olduğu bu paradokslar bizim gibi gelişmekte olan ülkeler açısından katmerli yaşanmaktadır. Ayrıca mevcut teorilerin bizim açımızdan açıklayıcılığı çok daha zayıftır. Bugün Türkiye post-endüstriyel dönüşümün belirleyicisi olarak içinde olmasa bile, enformasyon çağının sonuçlarından çok büyük ölçüde etkilenen bir ülke konumundadır. Türkiye'nin enformasyon/bilgi toplumu haline gelebilmesi için, önünde ciddi engeller var. Bunların başında çok iyi yetişmiş insan gücüne gereksinim var. Yeni teknolojileri üretecek ve kullanacak bu insan gücünün üretilmesi bazen bir nesil gerektirebilir. Ayrıca bu insan gücünü yetiştirmek kadar elinde tutabilmek de güç hale gelmektedir. Dolayısıyla Türkiye'nin enformasyon çağını yakalaması büyük ölçüde bu hızla artan nüfusunu yeni gelişmeler doğrultusunda iyi eğitebilmesine bağlıdır. Bilindiği gibi bilgi/enformasyon, eğer gerekli alt yapı ve onu kullanabilecek işgücü mevcut ise bir yerden bir başka yere adeta ışık hızı ile aktarmak mümkündür. Bu da gerekli insan gücü potansiyeline sahip olduğumuzdan bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin avantajını oluşturmaktadır. Bir diğer ifade ile doğru tercihlerde bulunulduğu takdirde gelişmekte olan ülkelere büyük bir fırsat da sağlamaktadır (Cresson, s.26). Türkiye'de rekabetten uzak, ezbere dayanan eğitim düzeni önemli bir sorundur. Hem kantite hem de kalite olarak enformasyon toplumunun gerekleri doğrultusunda eğitime ağırlık verilmesi
Diğer ID | JA24UB59YA |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2003 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2003 Cilt: 5 Sayı: 2 |