Yirminci yüzyılın sonlarına kadar, sermaye piyasaları hakkında birçok kitap ve sayısız makale yazılmıştır. Bu çalışmalar teknik düzeyde (özellikle ABD’de) ve daha çok sermaye piyasalarında kolay para kazanmak hakkında olmuştur. Ancak 2008 yılında sermaye piyasaları yaşanan küresel finansal krizle birlikte, rekabet etme ihtiyacı ve kaybın önlenmesi gibi nedenlerle sadece kâr odaklı olan yeni ekonomik düzeninin değişmesi gerektiğine tanık oldu. Bu durum sermaye piyasası sisteminin yaralanmasına ve yatırımcı güveninin sıkıca sarsılmasına yol açmıştır. Krizden sonra, sistemin hataları bir çok uzman tarafından tartışılmaya başlandığında, çok önemli ama bir şekilde şimdiye kadar göz ardı edilen diğer bir meseleyi de yeniden gündeme getirmiştir: Sermaye piyasaları servetin oluşumu ve yaygınlaştırılmasında gerçekten önemli bir yere sahip midir?
Sermaye piyasalarının en önemli işlevlerinden biri şüphesiz dengeli bir gelir ve servet dağılımıdır. Bu işlev, toplumun hem ekonomik hem de politik olarak gelişimine hizmet etmeyi ve toplumsal dengelerin kurulmasını kolaylaştırmayı taahhüt eder. Bu bağlamda, sermaye piyasaları başlangıçta “halk kapitalizmi” sloganı kullanarak geliştirilmiş, burada, servetlerin yaygın dağılımı zenginliğin büyük kitlelere dağılması anlamına gelmiştir.
Bu yazıda, çeşitli kaynaklar; konuyla ilgili resmi araştırmalar, akademik çalışmalar ve ilgili istatistikler araştırılarak, Avrupa ve ABD’de servetin oluşumu ve yaygınlaşması, şirket sahipliği ve kontrolü hakkındaki tarihsel ve güncel bilgiler ele alınmıştır. Sonuç olarak, kaynaklardan elde edilen bilgiler ışığında, makale, sermaye piyasalarının aslında servetin oluşumu ve yaygınlaştırılmasında belirgin bir rol oynadığını, fakat buna karşılık sermaye piyasalarındaki hisse senedi ve fon sahipliğinin çoğunlukla varlıklı zengin azınlık grupların elinde fonlar şeklinde toplandığı ve halka arzlara rağmen şirketlerin yönetim ve kontrolünün ise yine aynı grupların elinde olduğu sonucuna varmıştır. Bu sonucu pekiştirmek için; gelişmiş bir sermaye piyasası (ABD) ve gelişmekte olan bir sermaye piyasası (Türkiye) verileri kullanılmış, her iki farklı piyasanın yatırımcı profilleri, trendleri ve mülkiyet yapıları incelenmiştir. Sonuç olarak, her iki piyasada da düşük gelir grubunda olan yatırımcı sayısının ve pay sahipliği oranının çok önemsiz olduğu sonucuna varılmıştır.
Sermaye piyasaları borsalar halk kapitalizmi servetin yaygınlaştırılması
Many books and countless articles have been written about capital markets. Most notably, these studies are technical (especially in the U.S.) and concern, for example, earning money from the stock markets. In 2008, following the onset of the global financial crisis, there were calls for changes in terms of the operation and regulation of global capital markets, mainly because of the short term “profit oriented” focus of investors, the need to compete with the new economy, and the loss of corporations’ moral fiber in the management of funds. This situation has wounded the capital markets system and shaken investor confidence. Meanwhile after the crisis, as the problems and weaknesses of the system were lamented by many critics, a very important but somehow overlooked issue reemerged: do the stock markets really help in term of the creation and dispersion of wealth, as they initially promised to do?
One of the most important functions of stock markets is undoubtedly to ensure a balanced income and wealth distribution. This functions of the stock markets promise to serve economic, political, and social development objectives. In this context, stock markets were initially developed with the intention of “peoples’ capitalism,” in which the widespread dispersal of stockholdings meant dispersion of wealth to the masses.
In this paper various sources, covering governmental and academic research and statistics, are explored; and the history of the creation and development of wealth, corporate ownership, and control in Europe and the U.S. is delineated. As a result, in light of the information gathered, the paper concludes that stock markets have a notable role in the creation and dispersion of wealth. However, stockholdings in capital markets mainly accrue to wealthy minority groups in the form of funds and, again despite the public offerings, the management and control of companies resides with the same privileged groups. To prove this point a developed (the U.S.) and a developing (Turkey) capital market were investigated. Investor profiles, trends, and ownership structures were studied to determine if and how these two case-study markets differ. As a result, it was concluded that in both markets the proportion of stockholders belonging to low-income groups is very small.
Capital markets stock markets people’s capitalism distribution of wealth
Konular | İşletme |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2017 |
Gönderilme Tarihi | 12 Eylül 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 67 Sayı: 2 |