Çeviri deyine herkesin aklına iki dil arasında gerçekleştirilen bir dönüştürme işlemi gelir. Öte yandan dil ile kültür birbirinden bağımsız var olamadığı için çeviri işleminden bahsettiğimizde aslında kültürlerin arasında gerçekleşen bir eylemden bahsediyoruz. Birden fazla kültürün varlığı ise bizi çokkültürlülük kavramına götürüyor. Çeviri kültürler arasında gerçekleşen bir eylem ise çokkültürlülüğün var olduğu bir uzamın çeviri için verimli bir zemin oluşturması kaçınılmaz görünüyor. Sakine Eruz kitabının başlarında bu iki olgunun iç içe geçmişliğine dikkat çekiyor (s. 13) ve Osmanlı Devleti‟nde çeviri eylemi ve “çokkültürlülüğün vazgeçilmez temsilcileri” (s. 30) olarak çevirmenlerin tarihine eğiliyor. Fakat kitap bunun öncesinde, çokkültürlülük kavramının kısaca açıklanıp örneklendirildiği ilk bölümü izleyen ikinci bölümde, çeviri olgusunun insanlık tarihinde nasıl ortaya çıkıp gelişim gösterdiğine yönelik bir artbakış sunuyor. Eruz burada çeviri etkinliliğin ilk örneklerinin M.Ö. 4000‟li yıllar Mezopotamyası‟nda görüldüğünü vurguluyor (s.33).
Çeviri deyine herkesin aklına iki dil arasında gerçekleştirilen bir dönüştürme işlemi gelir. Öte yandan dil ile kültür birbirinden bağımsız var olamadığı için çeviri işleminden bahsettiğimizde aslında kültürlerin arasında gerçekleşen bir eylemden bahsediyoruz. Birden fazla kültürün varlığı ise bizi çokkültürlülük kavramına götürüyor. Çeviri kültürler arasında gerçekleşen bir eylem ise çokkültürlülüğün var olduğu bir uzamın çeviri için verimli bir zemin oluşturması kaçınılmaz görünüyor. Sakine Eruz kitabının başlarında bu iki olgunun iç içe geçmişliğine dikkat çekiyor (s. 13) ve Osmanlı Devleti‟nde çeviri eylemi ve “çokkültürlülüğün vazgeçilmez temsilcileri” (s. 30) olarak çevirmenlerin tarihine eğiliyor. Fakat kitap bunun öncesinde, çokkültürlülük kavramının kısaca açıklanıp örneklendirildiği ilk bölümü izleyen ikinci bölümde, çeviri olgusunun insanlık tarihinde nasıl ortaya çıkıp gelişim gösterdiğine yönelik bir artbakış sunuyor. Eruz burada çeviri etkinliliğin ilk örneklerinin M.Ö. 4000‟li yıllar Mezopotamyası‟nda görüldüğünü vurguluyor (s.33).
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Konferans Tanıtımı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 14 Şubat 2012 |
Gönderilme Tarihi | 14 Şubat 2012 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Cilt: 2 Sayı: 26 |