Beyin araştırmaları, çoklu karmaşık ve somut deneyimlerin anlamlı öğrenme ve öğretme için yaşamsal öneme sahip olduğunu doğrulamaktadır. Bu aynı zamanda insan beyninin en iyi şekilde kullanılması gerektiğini ve ilişkiler kurma yolundaki sonsuz kapasitesinin kullanılması ile hangi koşulların bu süreci en üst düzeye çıkardığının bilinmesi anlamına gelmektedir. Geleneksel öğretim programlarına baktığımızda birbirinden kopuk ve doğrusal bir içerikle sıralanan belli hedeflere odaklanıldığı görülür. Halbuki beyin gerçekleri beynin bir bilgi işlem modülü gibi işlediği ve her bir bilgiyi kodlama ve anlamlandırma yolunda seri işlemler gerçekleştirdiği yönündedir. Öğrenen sürekli olarak bağlantılar arasındaki ilişkiyi görebilmeye kodlanan beyni ile dış çevreden bu yöndeki uyarımları beklemekte ve kendi anlam bütünlüğünü oluşturmaya çalışmaktadır. Yeni müfredatla benimsenen anlayışlar öğrenenin öğrenme durumları içindeki rolünü iyi belirlemiş, içeriğin şekillendirilmesinde zengin ve uygun deneyimlerin tasarlanmasını da beraberinde getirmiştir. Bu araştırmada, beynin bu yöndeki işleyişine yer verilmiş olup, yeni müfredat anlayışı ile müfredat değişkenleri arasındaki somut ilişkiler ortaya konmaya çalışılmıştır. Buna göre, yeni müfredatın kendi içinde öncelikle öğrenenin biyolojik öğrenme gerçeklerine uygun bir şekilde tasarlanmış olduğu ve gerçekleştirilen uygulamaların yine bu evrensel beyin temelli öğrenme ilkelerine teorik olarak uygun olduğu görülmüştür.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 22 Ocak 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2012 Cilt: 9 Sayı: 2 |