Turkey has been trying to increase its democratic and social standards for quite a long
time. In this endeavour, the gradually constructed fight in the society between secular republicanism
and conservative communitarianism slowed down the country’s pace. This paper argues that this
division in the society has been mostly a consequence of the country’s positioning at the battlefront
during the Cold War years. As a result, Turkey has evolved towards a unique modernisation example,
where the “civilianisation” of the excessively institutionalized modernist state structures (generally
leaning towards authoritarianism) and the “institutionalisation” of the existent Oriental-
Mediterranean-Religious societal solidarity through the rule of law and welfare state policies, have
remained greatly limited. This constructed division in the Turkish society between the modernists
and the traditionalists, the country’s surrounding neighbours’ highly volatile political and economic
situation, and the country’s positioning in the borderline of the global bi-polar politics of the Cold
War years, kept Turkey as a highly security oriented state. Additionally, the lacking/fluctuating
European support (particularly, Europe’s highly hesitant steps with regards to Turkey’s integration
with the EU) has also played a key role in the limited democratic and social transformation of the
country. In this context, this paper will analyse the reasons of the democratic and social welfare
deficit in the country by mainly focusing on the impact of the Cold-War years on its model and the
‘high politics’ manoeuvres of its neighbours (influenced either from the USA and the USSR) during
that period.
Turkey Democratisation-Civilianisation Welfare State Cold-War Neighbours European Union
Türkiye uzun yıllardır demokratik ve sosyal standartlarını geliştirmeye çalışmaktadır. Bu
süreçte toplumda zaman içinde inşa edilen seküler cumhuriyetçilik ile muhafazakâr cemaatçilik
arasındaki kavga süreci ülkenin hızını oldukça yavaşlatmıştır. Bu makale, toplumdaki bu bölünmenin
özellikle Soğuk Savaş yıllarında ülkenin iki kutup arasındaki kavganın tam ortasında kalması
nedeniyle ortaya çıktığını öne sürmektedir. Bunun sonucu olarak Türkiye, nadir bir modernleşme
örneği şeklinde gelişmiş ve ülkedeki fazlasıyla kurumsallaşmış modernist devlet yapılarının
‘sivilleşmesi’ (çoğunlukla otoritaryanizme kayan) ile mevcut Oryantal-Akdeniz Kültürü-Din
merkezli toplumsal dayanışmanın ‘kurumsallaşması’ oldukça yetersiz kalmıştır. Türk toplumunda
zaman içinde inşa edilen modernistler ve gelenekçiler arasındaki bölünme, ülkenin çevresindeki
komşularının oldukça inişli çıkışlı iktisadi ve siyasi durumları ve ülkenin Soğuk Savaş yıllarının çift
kutuplu küresel politikalarının tam sınırında yer alması, Türkiye’nin çoğunlukla güvenlik politikaları
merkezli bir ülke olarak kalması sonucunu doğurmuştur. Ayrıca, ülkeye verilen oldukça yetersiz ve
sürekli değişken Avrupa desteği (özellikle, Avrupa’nın Türkiye’nin AB üyeliği çerçevesinde oldukça
çekingen kalması) ülkenin kısıtlı demokratik ve sosyal dönüşümünde kilit rol oynamıştır. Bu
çerçevede, bu makale, Türkiye’deki demokrasi ve sosyal devletle ilgili açıklar üzerinde durmakta,
özellikle de söz konusu açıkların ortaya çıkmasında ülkenin Soğuk Savaş yıllarındaki komşularının
‘yüksek siyaset’ manevralarının (çoğunlukla ABD ya da SSCB’den etkilenen) etkisi üzerine
yoğunlaşmaktadır.
Türkiye Demokratikleşme-Sivilleşme Sosyal Devlet Soğuk Savaş Komşuları Avrupa Birliği
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 4 Sayı: 8-9 |