Objective: Ovarian cancers, the relatively high frequency, poor prognosis and late diagnosis are considerable clinical issues and additional diagnostic methods are needed. The aim of this study was to evaluate the predictive value of RMI as a diagnostic marker in ovarian cancers. Methods: Totally 80 patients with adnexal masses who were operated in Haydarpaşa Numune Training and Research Hospital Gynecology and Obstetrics Department between January 2012-June 2012, included in the study. This was a retrospective observational study. All patient\' documents were reevaluated and calculated for RMI. The calculated results were compared with histopathologic findings. Results: The 30% (n=24) of women were in postmenopousal period. The major complains of patients during attendance were pelvic pain (65%) and 27.5% of the patients had no complaints and adnexal masses were detected during routine gynecological examination The 86.3% (n=69) of women had benign ovarian neoplasms, 11.3% (n=9) had malignant tumors and 2.5% (n=2) had borderline ovarian tumors. Most of the women with high RMI levels were in postmenopousal status (71.5%). The sensitivity and specificity of RMI were 81.8% and 92.6% respectively. The sensitivity and specificity of CA-125 levels were 90.9% and 36.4% respectively. Conclusion: Using RMI in diagnosis of malign ovarian tumors is easily appliable method with high sensitivity and specificity without financial burden. J Clin Exp Invest 2013; 4 (3): 322-325
Amaç: Over kanseri vakalarında prognozun kötü olması,
geç tanı konulması ve sık görülmesi sebebiyle yeni tanı
yöntemlerinin geliştirilmesi ihtiyacı gündeme gelmiştir. Bu
çalışmanın amacı CA-125 düzeyi, ultrasonografi bulguları
ve hastanın menopoz durumu kullanılarak hesaplanan
malignite risk indeksinin (RMI) adneksiyal kitlelerin benign-malign
ayırımındaki prediktif değerini belirlemektir.
Yöntemler: Çalışmaya Ocak 2012-Haziran 2012 tarihleri
arasında Haydarpaşa Numune Hastanesi Kadın Hastalıkları
ve Doğum Kliniği’nde ameliyat edilen 80 adneksiyal
kitle vakası dahil edildi. Retrospektif gözlemsel olarak
hasta dosyaları incelenerek, RMI hesaplaması yapılabilen
vakalar çalışmaya dahil edildi. Malignite risk indeksi
hesaplamasında; CA-125 düzeyi, ultrasonografik bulgular
ve hastanın menopoz durumu skorlamaya alındı. Sonuçlar histopatolojik sonuçlar ile karşılaştırıldı.
Bulgular: Çalışmaya dahil edilen kadınların %30’u
(n=24) postmenopozal dönemdeydi. Hastaların kliniğe
başvuru şikayetlerine baktığımızda %65 (n=52) pelvik
ağrı ile başvururken, %27,5 (n=22) hastanın herhangi bir
şikayeti olmayıp rutin jinekolojik muayene sırasında kitle
tespit edilmiştir. Hastaların %86,3’ünde (n=69) benign
over tümörü, %11,3’ünde (n=9) malign epitelyal over tümörü, %2,5’inde border-line over tümörü mevcuttu. RMI
skoru yüksek saptanan hastaların %71,5’i postmenopozal
dönemdeydi. CA-125 duyarlılığı iyi (%90,9) olmasına
rağmen yanlış pozitifliği yüksek (%36,4), özgüllüğü ise
%63,6’dır. RMI skoru ise hem duyarlı (%81,8), hem de özgül
(%92,6) bulunmuştur. RMI’nın yanlış pozitifliği %7,4,
yanlış negatifliği ise %18,2’dir.
Sonuç: Malignite risk indeksi hesaplaması malign adneksiyal
kitlelerin tanısında kullanılabilecek uygulaması kolay,
ek maliyet getirmeyen, duyarlılığı ve özgüllüğü yüksek
bir yöntemdir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Yazısı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Eylül 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Cilt: 4 Sayı: 3 |