Literatürde genel kabul gördüğü üzere Avrupa’da bir birlik oluşturma projesi tarihsel süreçte kümülatif bir şekilde ortaya çıkan bir fikirdir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası sistemin merkezinin Avrupa’dan Atlantik ve Avrasya’ya kayması ile beraber iki büyük savaşla ekonomik ve teknolojik birikimini tüketmiş Avrupa Devletleri için Avrupa Birliği (AB), özellikle Soğuk Savaş Dönemi’nde üye devletler nezdinde önemli bir dayanışma noktası olmuştur. Detante Dönemi ile beraber Avrupa Toplulukları’nın kurulması ile birlikte oluşan istikrar ortamı da sistemdeki diğer aktörlerin Avrupa’ya ilgisi artmıştır. Ancak Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından Maastricht Antlaşması (AB Kurucu Antlaşması) ile kurulan Birliğin, uluslararası sistemde etkili bir aktör olup olamayacağı önemli soru işareti olarak kalmıştır. Diğer bir deyişle belirtirsek AB projesinin subranasyonel karakterli bir konfederasyon olarak Avrupa Birleşik Devletleri’ne uzanacak sürecin öncü parçası mı olacağı yoksa sıklıkla Soğuk Savaş Dönemi ve sonrasında kurulan bir iş birliği örgütü mü olacağı düşüncesini tartışılmaya başlanmıştır. Amaçladığı hedefler dahilinde AB’nden beklenen ise bu projenin Birleşik Avrupa’ya dönüşmesi yönünde olup, çalışma kapsamında söz konusu bu amacın hangi düzeyde gerçekleştirildiği neo realist kuramın öncüsü Kenneth Waltz’un görüşleri bağlamında analiz edilecektir.
As generally accepted in the literature, the project of creating a union in Europe is an idea that emerged cumulatively in the historical process. Especially after the Second World War, with the shift of the center of the international system from Europe to the Atlantic and Eurasia, the European Union (EU), which has exhausted its economic and technological accumulation with two great wars, is an important solidarity among member states, especially during the Cold War period. has been the point. The stability environment that emerged with the establishment of the European Communities with the Detante Period also increased the interest of other actors in the system to Europe. However, after the end of the Cold War, whether the Union established with the Maastricht Treaty (EU Founding Treaty) can be an effective actor in the international system remains an important question mark. In other words, it has begun to be discussed whether the EU project will be the leading part of the process that will extend to the United States of Europe as a confederation with a subranational character, or will it be a cooperation organization that was often established during the Cold War and after. What is expected from the EU within the scope of its goals is to transform this project into a United Europe, and within the scope of the study, the level of achievement of this goal will be analyzed in the context of the views of Kenneth Waltz, the pioneer of neo-realist theory.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası İlişkiler |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 19 Temmuz 2021 |
Gönderilme Tarihi | 28 Nisan 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 3 Sayı: 1 |