Sosyal kimlik inşa süreçlerinde “sosyal kategorizasyon”, “kıyaslama” ve “iç grup yanlılığı” yaşanan olağan süreçler olarak tanımlanmaktadır. Bunun yanında, iç grup yanlılığı toplulukçu kültürlerle daha fazla özdeşleştirilmektedir. Türkiye’de toplulukçu kültürün evirildiği iç grupçu yapı ve toplumsal gruplarda egemen olan itaat/sadakat eğiliminin yarattığı en ciddi problematik sonuç; her tür toplumsal ve yönetim ilişkisinde, etik temelden uzak bir şekilde bizden-öteki ayrımının yapılmasıdır. Bu noktada sorun oluşturan konu, toplulukçu kültür veya bunun sonucu olarak ortaya çıkan toplumsal gruplar değil; bu gruplara mensup kişilerin karşılaştıkları olaylarda ve durumlarda, hukuki normları ve toplumsal değerleri yok sayarak kendi grubundaki kişilere karşı mutlak bir tarafgirlik sergilemeleridir. Bu problem, masum bir kategorizasyon sınırında da kalmamakta; bu olumsuzluk, etiketlenen farklı kimlikler arasında önce kutuplaşmayı, sonrasında ise ayrımcılığı ve nihayetinde nefreti, düşmanlığı ve çatışmaları doğurmaktadır. Bu durum, yarattığı sonuçlar itibariyle, toplulukçu kültür yapımız içinde yaşanan iç grup yanlılığını, masum bir sosyal kimlik inşa sürecinden daha çok, tedbir alınması gereken güvenlik problemi boyutuna taşımaktadır.
Toplumsal Kimlik Kuramı Toplulukçu Kültür Sosyal Kategorizasyon İç Grup Yanlılığı Kutuplaşma Çatışma Toplumsal Güvenlik
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 2 Sayı: 2 |