Kent kendine özgü nitelikler taşıyan fiziksel, kültürel, sosyo-ekonomik, tarihi ve biçimsel faktörleriyle başlı başına bir olguyu ifade eder. Tanım olarak belirli bir nüfus büyüklüğüne ulaşmış, üretim faaliyetlerinin var olduğu, belirli yapısal öğelere sahip, insanların içinde örgütlü bir şekilde yaşadığı büyük yerleşim alanlarıdır. Geçmiş çağlarda kentlerde yaşayan insanlar geçimlerini sağlamak adına tarım ve hayvancılıkla uğraşmış iken, sanayi devrimiyle birlikte meydana gelen değişimlerle birlikte söz konusu ekonomik faaliyetler ticaret, sanayi ve hizmet sektörünün ağırlıklı olduğu işlere dönüşmüştür. İnsanlık tüm tarihsel zaman içerisinde geliştirdiği kent yaşamında hayvanlarla ilişki kurmuş ve bu hayvanların insan yaşamı üzerinde pek çok olumlu etkileri olmuştur. Nitekim bu hayvanlar iş gücü olarak yardım etmiş, haberleşme aracı olarak görev görmüş, kendilerini korumak amacıyla eğitilmiş veya binek aracı olarak kullanılmıştır. Buna karşın insan ve hayvan ilişkisinde tedbir alınmadığı takdirde doğan riskler de bulunmaktadır. Hayvandan insana geçen hastalıkların varlığı ve insanın doğaya yoğun müdahalesine paralel olarak ortaya çıkan ekolojik dengenin bozulması bu risklere örnek teşkil eder. Günümüzde bu hususların tamamına yönelik tedbirler alınması tüm insanlığı ilgilendiren riskler barındırması sebebiyle küresel çapta bir görev haline gelmiştir. Doğanın bir bütün olarak varlığını sürdürebilmesi adına insan-hayvan-çevre ilişkisi hiçbir şekilde kesintiye uğramamalı, özellikle kentlerde yoğunlaşan insan nüfusunun hayvanlarla olan ilişkisi ve çevreyi koruma görevine dair oluşan bilinç korunmalıdır.
The city is a phenomenon in itself that includes physical, cultural, socio-economic, historical and formal factors with its own characteristics. By definition; They are large residential areas that have reached a certain population size, have production activities, have certain structural elements, and live in an organized manner. While people living in cities were engaged in agriculture and animal husbandry in order to make a living in the past, economic activities have turned into jobs where trade, industry and service sectors are predominant with the changes that have occurred with the industrial revolution. Humanity has established relationships with animals in the urban life that it has developed throughout all historical time and these animals have had many positive effects on human life. As a matter of fact, these animals helped as labor, served as a means of communication, were trained to protect themselves or were used as passenger vehicles. On the other hand, there are risks that arise if precautions are not taken in human-animal relations. The existence of diseases transmitted from animals to humans and the deterioration of the ecological balance that occurs in parallel with the intense intervention of humans in nature are examples of these risks. Today, taking measures for all of these issues has become a global task due to the risks that concern all humanity. In order for nature to survive as a whole, the human-animal-environment relationship should not be interrupted in any way, especially the awareness of the human population concentrated in cities, its relationship with animals and its duty to protect the environment should be preserved.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Halk Sağlığı, Çevre Sağlığı |
Bölüm | Derlemeler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Nisan 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 4 Sayı: 1 |
JENAS | Journal of Environmental and Natural Studies