One of the most important and tangible impacts of climate change today is the disruption of the water cycle. While increasing temperatures increase the rate of evaporation, irregularities in rainfall regimes increase the risk of both drought and flooding with sudden and heavy rainfall. This is especially the case in urban areas covered with impermeable surfaces. With the diversifying needs of the growing world population, the water footprint on water resources is also increasing. Ground and surface water resources are being depleted due to climate change, pollution, and overconsumption. As in many regions of the world, our country is among the countries experiencing water stress. According to the World Economic Forum’s (WEF, 2023) projections, global water demand is expected to exceed the current supply by 40% by 2030. The Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC) AR6 report emphasises that “water management” plays a central role in climate adaptation strategies, and in particular that the principles of integrated watershed management (IWRM) are one of the key tools for building systems resilient to climate change. The study, therefore, aims to explore current water management approaches for increasing global resilience to climate change. The examples selected in the study are from countries in different geographical regions where the impacts of climate change are felt to a significant extent. The basic principles of current water management approaches in Spain, a European Union country located in the south of the Mediterranean basin, and the Netherlands, a northern European Union country with a long history of water management experience, as well as People’s Republic of China, which is located in Asia and ranks second in the world population ranking, were examined. In this context, literature research was conducted, and documents such as international and national conventions, institutional and research reports, and legislation were utilised. It is understood that a planning and management approach that integrates natural, social, economic and cultural values at the basin scale increases climate resilience. When examining practices aimed at increasing climate resilience, nature-based solutions such as blue-green infrastructure, ecosystem restoration, increased permeable surfaces, rainwater harvesting, and more, along with innovation and the integration of technological investments with water-sensitive spatial planning and design approaches, participatory processes and water governance are gaining importance in light of local scenarios. These approaches will also be inspiring for our country.
Drought Climate Change Adaptation Resilience Water Management Flood Risk
Günümüzde iklim değişikliğinin en önemli ve somut etkilerinin başında su döngüsündeki bozulmalar gelmektedir. Artan sıcaklıklar, buharlaşma oranını yükseltirken yağış rejimlerindeki düzensizlikler hem kuraklık hem de ani ve şiddetli yağışlarla taşkın riskini artırmaktadır. Bu durum, özellikle geçirimsiz yüzeyler ile kaplı kentsel alanlarda etkisini daha da olumsuz bir şekilde göstermektedir. Artan Dünya nüfusunun çeşitlenen ihtiyaçları ile su kaynakları üzerinde yarattığı su ayak izi de artmaktadır. Yeraltı ve yerüstü su kaynakları iklim değişikliği yansıra kirlilik, aşırı tüketim vb. nedenlerle yitirilmektedir. Dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi ülkemiz de su stresi yaşanan ülkeler arasında yer almaktadır. Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF, 2023) projeksiyonlarına göre 2030 yılına gelindiğinde küresel su talebinin mevcut arzı %40 oranında aşması beklenmektedir. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) AR6 raporu “su yönetiminin” iklim adaptasyonu stratejilerinde merkezi bir rol oynadığını ve özellikle entegre havza yönetimi (IWRM) ilkelerinin iklim değişikliğine karşı dirençli sistemler inşa etmede temel araçlardan biri olduğunu vurgulamaktadır. Bu nedenle çalışmada dünyada iklim değişikliğine karşı dirençliliği arttırmak için güncel su yönetimi yaklaşımlarının neler olduğunu araştırmak amaçlanmaktadır. Çalışmada seçilen örnekler farklı coğrafi bölgelerde yer alan ve iklim değişikliğinin etkilerinin önemli ölçüde hissedildiği ülkeler arasından seçilmiştir. Avrupa Birliği ülkeleri arasında Akdeniz Havzası’nda yer alan İspanya, yine Avrupa Birliği ülkeleri arasında kuzeyde yer alan ve su yönetimi tecrübesi çok eski tarihlere dayanan Hollanda ile Asya kıtasında ve dünya nüfusu sıralamasında ikinci sırada yer alan Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki güncel su yönetimi yaklaşımlarının temel ilkeleri incelenmiştir. Bu kapsamda literatür araştırması yapılmış; uluslararası-ulusal sözleşmeler, kurum ve araştırma raporları, mevzuat vb. dokümanlardan yararlanılmıştır. İncelenen örnek ülkelerde havza ölçeğinde doğal, sosyal, ekonomik ve kültürel değerleri bir arada ele alan bir planlama ve yönetim yaklaşımının iklim dirençliliğini artırdığı anlaşılmaktadır. İklime dirençliliğin artırılmasına yönelik uygulamalarda yerele özgü farklı senaryolar ışığında mavi-yeşil altyapının geliştirilmesi, ekosistem restorasyonu, geçirimli yüzeylerin artırılması, yağmur suyu hasadı vb. doğa temelli çözümler, inovasyon, teknolojik yatırımların suya duyarlı mekânsal planlama ve tasarım yaklaşımları ile entegrasyonu ve katılımcı süreçler ve su yönetişimi önem kazanmaktadır. Bu yaklaşımların ülkemiz acısından da ilham verici olması arzulanmaktadır.
İklim Değişikliğine Uyum Dirençlilik Su Yönetimi Sel Riski Kuraklık
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kentleşme Politikaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Ağustos 2025 |
Gönderilme Tarihi | 15 Temmuz 2025 |
Kabul Tarihi | 26 Ağustos 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 7 Sayı: 2 |
JENAS | Journal of Environmental and Natural Studies