XVIII. yüzyılda Seyyid Mehmed Rıza tarafından telif edilen “Es-Sebü’s-Seyyâr fî Ahbâr-ı Mülûki’t Tatar” başlıklı yazma eser bilinen en mufassal Kırım tarihidir. Dili Osmanlı Türkçesidir, üslûbu fevkalâde ağdalıdır. İsminden de anlaşılacağı üzere yedi büyük Kırım hanının icra-yı saltanatı üzerine inşa olunmuştur. Kırım Hanlığı’nın tarihî coğrafyası, siyasî tarihi, iktisadî yapısı ve kurumları hakkında emsalsiz bilgiler sunmaktadır. Bundan başka, Altın Orda Devleti ve halefleri olan diğer Türk-Tatar hanlıklarına ilişkin muhtasar malumat ihtiva etmektedir. Kırım Hanlığı’nın Osmanlı Devleti ile olan ilişkileri, Ruslara karşı verdiği mücadele, Lehistan ile yürüttüğü münasebetler ve daha başka konularda da ayrıntılı bilgileri içeren bu değerli kaynak, XIX. yüzyıldan itibaren Rus müsteşriklerin ilgisini çekmiştir. Ayrıca Türkiye’de ve Batılı akademik çevrelerde de eserin önemine vurgu yapılmış fakat tarih yazımında layıkıyla istifade edilememiştir. Zikredilen ihmalin haklı ve muteber sebepleri olsa da Deşt-i Kıpçak tarihinin bu seçkin kaynağı daha fazla ilgiyi hak etmektedir.
The manuscript Al-Sab’a al-Sayyār fī Akḥbār Mulūk al-Tatar (The Seven Stars about Deeds of Tatar Rulers) compiled by Seyyid Mehmet Rıza in the 18th century is the most detailed history of Crimea then known to us. Its language is Ottoman Turkish and is very redundant and literary. As it can be extracted from the name, the book tells about histories of seven great Crimean khans. It includes peerless information about historical geography, political history, economical structure and institutions of the Crimean Khanate. Besides, there are detailed accounts on the Golden Horde and its successor states. Having rich as a source on the relations of the Crimean Khanate with the Ottoman Empire, their struggles with the Russians, Tatar-Polish relations and other concerning topics, this precious book has taken attention of Russian orientalists from the 19th century on. Its significance was underlined in Turkish and Western academic circles, too, but it has not been utilized deservedly in historiography. Though there may be true causes of this negligence, this distinguished source of the history Qipčak steppes in late medieval and early new age deserves more interest.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 17 Kasım 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 1 Sayı: 2 |