The environment is generally meant to be the environment and conditions in which living beings live. In general, the environment is composed of living and non-living beings. The living beings of the environment are human, animal, plant and microorganisms; Their lifeless assets are elements such as air, water, soil, temperature, heat, humidity and light. Environmental problems can be stated as the effects of the environment created by people on the natural environment and negativity in the artificial environment. In this context, when we look at the causes of human-induced environmental problems, it is seen that the human-centered nature understanding, industrialization, urbanization, population growth, tourism, and new consumer habits are the products of the consumer society after the industrial revolution. Until the industrial revolution, people lived in harmony with the environment and in a way that was in harmony with the environment. For this reason, the environmental problems that arose before the Industrial Revolution could be solved by themselves without causing problems for the humanity. The medieval world view of the Middle Ages before the Philosophy of Enlightenment was based on reason and faith, and the purpose of the knowledge was to explain natural phenomena. The organic worldview has been shaped in the context of an understanding of human being as part of nature. However, the organic world view was replaced by the mechanical world view in the 17th century. The roots of this understanding can be traced back to Bacon, Descartes, Newton and Galileo. The methods developed by these thinkers are called Scientific Revolution. The Scientific Revolution has turned nature away from the sacredness of the organic vision and transformed nature into a machine, making nature open to human exploitation and exploitation. Developments that threaten human life and cause deterioration of natural balance have started with Enlightenment Philosophy. With the Philosophy of Enlightenment which adopted the principle of dominating nature instead of harmony with nature, humanity tried to dominate nature in a scientific way. Fukuyama states this in the following way: His superior position gives him the right to dominate nature, to exploit him and to orient him for his own purposes. Modern natural science made it possible. What is meant by modern science is the Scientific Revolution, based on the rational understanding of Enlightenment. In the end, instead of living in harmony with nature, man has transformed the relation between nature and nature. Human beings see nature as a gift presented to him, and he has the right to use nature for his own interests. This new paradigm, which includes scientists like Bacon, Descartes and Newton, is the basis of the perspective that leads to a change in human perception of the environment and makes human beings the focus of environmental problems. The result is human; it has become exploit consumer etic that exploits nature, consumes natural resources and destroys the environment. With the Philosophy of Enlightenment, scientifically superiority to human beings has achieved technological superiority with the Industrial Revolution. The human being achieving the highest level of technological progress has been built to a social structure in which this success cannot be determined in determining the human-nature relationship, driven by consumption, and everything is plundered. Studies have shown that; Nowadays people consume fossil fuels that correspond to about one million years each year according to previous revolutions in the industrial revolution. Carbon dioxide emitted to the atmosphere with the burning of fossil fuels causes climate change while the most important greenhouse gases that are effective in the warming of the earth are also in need. The share of carbon dioxide in global warming is 53.2%, the share of CFCs is 21.4%, the share of methane is 17.3%, the share of nitrogen oxide is 8.1%. In the studies conducted, China is the country that produces the most greenhouse gases with 30% and 15% USA. Only the gas emissions of these two countries are enough for the world to warm up. The temperature of the earth will continue to increase because of such a large amount of release of these gases. Because carbon dioxide in nature 50-200 years, methane gas 10 years, CFCs 150-650 years, nitrogen oxides 150- 170 years remain. Therefore, the environmental problems that arose after the Industrial Revolution and increased day by day have reached dangerous dimensions. Due to such reasons, the environment is one of the subjects that human beings are most interested in. Since the environment becomes problematic, it does not reduce the effect of the interest and continues to be updated. The imperatives are to take care of the environment beyond the temporary interest. Environmental problems have been moved from micro to macro. Global warming is not only mankind, like the damage of the atmosphere, but also dangerous dimensions that will destroy all living species and world life. With the Enlightenment Philosophy, human beings, who have been technically superior to nature by the Industrial Revolution, have been continuing their activities to destroy the nature and cause environmental problems. Human being destroying the environment and making the environment uninhabitable can prevent environmental problems by being conscious. In order to prevent environmental problems and to eliminate the environmental problems, there is no way to get people out of this way. The environment is a human right, but most people are not aware of the fulfillment of this right. Human beings are faced with a dead end and a great danger to environmental problems. What will save him from this predicament is his awareness and awareness of the events through education. What is the best way to be aware, to behave responsibly and to avoid harmful behavior is to create awareness through education. This study is carried out in order to raise environmental awareness, prevent the emergence of new environmental problems and raise awareness with people in order to act responsibly
Çevre denildiğinde genelde canlıların içinde yaşadığı ortam ve koşullar
kastedilmektedir. Genel olarak çevresel ortamı canlı ve cansız varlıklar
oluşturmaktadır. Çevrenin canlı varlıkları insan, hayvan, bitki ve
mikroorganizmalar; cansız varlıkları ise hava, su, toprak, sıcaklık, ısı, nem
ve ışık gibi unsurlar oluşturmaktadır. Çevre sorunları, genelde insanların
sonradan oluşturduğu çevrenin doğal çevreye etkileri ve yapay çevrede meydana
gelen olumsuzluklar şeklinde belirtilebilir. Bu bağlamda, insan kaynaklı çevre
sorunlarının nedenlerine bakıldığında temelde, insan merkezli doğa anlayışının,
sanayileşmenin, kentleşmenin, nüfus artışının, turizmin ve sanayi devriminden
sonra tüketim toplumunun ürünü olan yeni tüketim alışkanlıklarının olduğu
görülmektedir. Sanayi devrimine kadar insanlar çevre ile uyumlu ve çevreyle
barışık bir şekilde yaşıyorlardı. Bu nedenle Sanayi Devriminden önce ortaya
çıkan çevre sorunları tabiatın kendi kendini yenileyebilmesi özelliği sayesinde
insanlık için sorun teşkil etmeden kendiliğinden çözebiliyordu. Aydınlanma
Felsefesinden önceki dünya görüşü olan Ortaçağ’ın Organik Dünya Görüşü, akla ve
insani değerlere dayalı olup, bilginin amacı tabiat olaylarını açıklamaktan
ibaret olmuştur. Organik dünya görüşü, insanı doğanın parçası olarak gören bir
anlayış bağlamında şekillenmiştir. Ancak organik dünya görüşü, 17. Yüzyılda
yerini mekanik dünya görüşüne bıraktı. Bu anlayışın kökenleri, Bacon,
Descartes, Newton ve Galileo’ya kadar götürülebilir. Bu düşünürlerin
geliştirdikleri metotlar “Bilimsel Devrim” adını almıştır. Bilimsel Devrim,
organik görüşün sahip olduğu kutsallıktan uzaklaşarak doğanın bir makine haline
gelmesine, doğayı insanın kullanımına, sömürüsüne açık bir hale dönüştürmüştür.
İnsan yaşamını tehdit eden, doğal dengenin bozulmasına neden olan gelişmeler
Aydınlanma Felsefesi ile başlamıştır. Doğa ile uyum yerine doğaya hâkim olma
ilkesini benimsemiş olan Aydınlanma Felsefesi ile insanlık bilimsel yönden
doğaya egemen olmaya çalışmıştır. Fukuyama bunu şu şekilde ifade etmiştir:
Üstün konumu insana, doğaya egemen olma, ondan yararlanma ve onu kendi
amaçlarına göre yönlendirme hakkını veriyor. Modern doğa bilimi bunu mümkün
kıldı. Burada modern bilimden kastedilen, Aydınlanma felsefesinin getirmiş
olduğu rasyonel anlayıştan hareketle oluşturulan Bilimsel Devrim’dir. Sonuçta
insan, doğa ile uyumlu yaşamak yerine, doğayla arasındaki ilişkiyi çıkar
ilişkisine dönüştürmüştür. İnsan, doğayı kendisine sunulmuş bir armağan olarak
görüp, doğayı çıkarları için kullanma hakkını kendisinde görmeye
başlamıştır. İnsanın çevreye olan
algısının değişmesine neden olan ve insanı çevre sorunlarının odağı haline
getiren bakış açısının temelinde Bacon, Descartes ve Newton gibi bilim
insanlarının dile getirdiği ve doğanın insanın emrine sunulmuş ve her türlü
tüketilebilecek bir ürünmüş gibi değerlendirilmesini de içeren bu yeni
paradigma olmuştur. Sonuçta insan;
doğayı kendi amaçları doğrultusunda sömürüp, doğal kaynakları tüketip,
çevreyi mahveden bir “tüketiciye” dönüşmüştür. Aydınlanma Felsefesiyle bilimsel olarak tabiata üstünlük sağlayan insanoğlu Sanayi
Devrimiyle de teknolojik olarak üstünlük sağlamıştır. Teknolojik ilerlemeyi en
üst seviyede başaran insan, bu başarısını insan-doğa ilişkisini belirlemede
gösterememiş, tüketime yönlendirilen ve her şeyin talan edildiği bir toplumsal
yapı inşa edilmiştir. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki; insanlar günümüzde
sanayi devriminde önceki dönmelere göre her yıl yaklaşık bir milyon yıla
karşılık gelen fosil yakıt tüketmektedirler. Fosil yakıtların yanmasıyla
atmosfere yayılan karbondioksit, iklim değişikliğine neden olurken, yeryüzünün
ısınmasında etkili olan en önemli sera gazlarına da sebep olmaktadır.
Karbondioksidin küresel ısınmadaki payı %53.2, CFC’lerin (klora, flora, karbon)
payı %21.4, metanın payı %17.3, azot oksidin payı ise %8.1’dir. Yapılan
çalışmalarda Çin %30, ABD %15 ile en fazla sera gazı üreten iki ülke
konumundadır. Sadece bu iki ülkenin gaz emisyonlar, dünyanın gittikçe ısınması
için yeter de artar. Bu gazların bu kadar çok miktarda salınımı devam etikçe,
dünyanın ısısı da artmaya devam edecektir. Zira, karbondioksit doğada 50-200
yıl, metan gazı 10 yıl, CFC’ler 150-650 yıl, azot oksitler ise 150- 170 yıl
kalmaktadır. Dolayısıyla Sanayi Devrimi sonrası ortaya çıkan ve gün geçtikçe artan
çevre sorunları tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bu tür nedenlerle günümüzde
çevre, insanoğlunun en çok ilgilendiği konulardan biri olmuştur. Çevre sorunlu
hale geldiği için bu ilgi etkisini azaltmak yerine güncelliğini koruyarak
sürmektedir. Yaşanılan zorluklar, çevreyle ilgilenmeyi, geçici ilgi duymanın
ötesine taşımaktadır. Çevre sorunları mikro boyuttan makro boyuta taşınmıştır.
Zira küresel ısınma, atmosferin zarar görmesi gibi sadece insanlığı değil,
bütün canlı türlerini ve dünya yaşamını yok edecek tehlikeli boyutlara
gitmektedir. Aydınlanma Felsefesiyle bilimsel olarak, Sanayi Devrimiyle teknik
olarak doğaya üstünlük sağlamış olan insanoğlu durmadan doğayı tahrip etmekte
ve çevre sorunlarına neden olacak faaliyetlerine devam etmektedir. Doğayı tahrip
eden, çevreyi yaşanmaz hale getiren insanoğlu bilinçlenerek çevre sorunlarını
önleyebilir. Çevre sorunlarını önlemek ve var olan çevre sorunlarını gidermek
için insanların bu konuda bilinçlenmesinden başka çıkar yol görünmemektedir.
Çevre bir insan hakkıdır ama insanların çoğu bu hakkının yerine getirilip
getirilmemesini farkında değildir. İnsanoğlu çevre sorunları karşısında bir
çıkmaz ve büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Onu bu çıkmazdan kurtaracak
olan da onun bilinçlenmesi ve eğitim yoluyla olayların farkında olmasıdır. Bir
konuda bilinçlenmek, sorumlu davranmak ve zararlı davranışlardan kaçınmak için
yapılması gereken ne iyi yol eğitimle farkındalık oluşturmaktır. Bu çalışma,
çevre sorunlarının giderilmesi, yeni çevre sorunlarının ortaya çıkmasının
önlenmesi ve insanların sorumlu davranması için eğitimle farkındalık oluşturmak
amacıyla yapılmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Eğitim Üzerine Çalışmalar |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Ocak 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 |