Amaç: Bu çalışmanın amacı gastrointestinal perforasyon (GIP) tanısı konulan hastalarda kullanılan görüntüleme yöntemlerini ve bu yöntemlerin tanıya katkısını değerlendirmekdir.
Yöntemler: Çalışmamızda operasyon sonuçları GIP olarak belirtilen 18 yaş ve üzeri 73 hastanın operasyon öncesi radyolojik tetkikleri retrospektif olarak değerlendirildi. Perforasyon bölgeleri mide-duedenum birinci kesimi, duedenum ikinci kesimi başlangıcından itibaren ince barsak, kolorektal ve apendiks olarak 4 gruba ayrıldı. Özefagus perforasyonları ayrı bir grup olarak düşünülüp çalışma dışı bırakıldı.
Bulgular: Hastaların 52 (%71.2) si erkekdi. Yaşları 18 ile 87 arasında olup ortalama yaşları 45.1±18.2 bulundu. 40(%54.8) hastada apendiks perforasyonu, 25(%34.2) hastada mideduedenum perforasyonu vardı. 56 (%76.7) hastaya bilgisayarlı tomografi (CT), 55 (%75.3) hastaya ultrasonografi (USG) ve 48(%65.8) hastaya radyografi (RG) tetkiki yapılmışdı. Hastaların RG leri subdiafragmatik serbest hava varlığı açısından değerlendirildiğinde apendiks dışı perforasyonu olan hastaların %50 sinde subdiyafragmatik serbest hava görüldü. Apendiks perforasyonu olan hastaların USG lerinde en sık tanımlanan bulgular çap artışı ve mezenterik yağlı dokuda heterojenite iken diğer perforasyonlarda en sık USG bulgusu serbest sıvıydı. CT ile apendiks dışı perforasyonu olan hastaların %83.9’unda perforasyon yeri doğru olarak belirlendi.
Sonuç: Çalışmamızda GIP tanısı konulurken en fazla tercih edilen ve tanısal değeri en yüksek olan görüntüleme modalitesinin CT olduğunu saptadık. Ek olarak CT perforasyon yerini belirlemede de faydalıydı.
Purpose: To evaluate the imaging methods used in patients diagnosed with gastrointestinal perforation (GIP) and the contribution of these methods to the diagnosis.
Methods: Preoperative radiological examinations of 73 patients 18 years old or older whose surgical results indicated GIP were retrospectively evaluated. The perforation sites were divided into 4 groups, namely the first segment of the gastroduodenum, part of the small intestine beginning with the second segment of the duodenum, the colorectum, and the appendix. Esophageal perforations were considered as a separate group and excluded from the study.
Findings: Fifty-two (71.2%) of the patients were male. The mean age of the patients was 45.1±18.2 years with a range of 18-87 years. Forty (54.8%) patients had perforations of the appendix and 25 (34.2%) patients had perforations of the gastroduodenum. Computed tomography (CT) was performed in 56 (76.7%) of the patients, ultrasonography (USG) in 55 (75.3%), and radiography (RG) in 48 (65.8%). The evaluation of RG images of the patients for the presence of subdiaphragmatic free air showed that 50% of the patients with non-appendix perforations had subdiaphragmatic free air. The most common findings in the USG results of the patients with appendix perforations were an increase in the diameter and heterogeneity of mesenteric fatty tissue, while the most common USG finding in the patients with the other perforations was free fluid. The site of perforation was accurately determined in 83.9% of the patients diagnosed with non-appendix perforations by CT.
Conclusion: CT is the most preferred imaging modality and has the most diagnostic value in the diagnosis of GIP. It is also useful in determining the perforation site.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Klinik Tıp Bilimleri |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ağustos 2022 |
Kabul Tarihi | 11 Ağustos 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |