Arundhati Roy’s The God of Small Things (1997) is a story which portrays how things deemed to be the smallest are connected to, shaped, and constructed by the bigger discourses of history, colonialism, gender, caste, and religion which define the subject. With her linguistic strategies aiming at deconstruction of the language, Roy unveils how the voice of the subaltern is located on the margins of the dominant discourses, and therefore, listening to the subaltern’s voice requires dwelling on the alternative spaces of existence constructed by the subaltern. Estha’s refusal to speak, Ammu, Velutha and Rahel’s resistance to the laws that determine interpersonal relations and their use of the language of the body are among the significant examples of the mechanisms used by the subaltern to resist domination. By exploring Roy’s linguistic strategies through close reading and textual analysis of the silences and alternative linguistic positions of the postcolonial subject, who is further marginalised by gender, caste and religion, from a position that combines postcolonial theory with a Lacanian perspective, this study aims to highlight how Roy creates a unique linguistic expression through the subversive strategies she utilizes to disrupt hegemonic power structures and challenge the established norms of society, culture and language. Designing, constructing, deconstructing and reconstructing, as in the architectural profession in which she was trained, Roy transforms standard English into an effective tool of communicating the postcolonial subject’s experiences of subalternity.
Arundhati Roy The God of Small Things language subaltern mimicry
Arundhati Roy’un 1997 yılında yayınlanan Küçük Şeylerin Tanrısı romanı, yaşantılarımızda küçük olarak nitelenen şeylerin aslında özneyi oluşturan tarih, sömürgecilik, toplumsal cinsiyet, kast ve din gibi daha büyük söylemlerle derinden bağlantılı olduğunu, şekillendirildiğini ve inşa edildiğini gözler önüne seren bir hikayedir. Roy, dilin yapısökümünü hedefleyen dilsel stratejileriyle, madunun sesinin egemen söylemlerin sınırlarında nasıl konumlandığını ve bu nedenle madunun sesine kulak vermenin, madunun inşa ettiği alternatif varoluş alanları üzerinde durmayı gerektirdiğini ortaya koymaktadır. Romanda, ikizler Estha ve Rahel’in kelimeler ile tersten okuma, kelimeleri sıra dışı biçimlerde parçalayıp birleştirmeleri gibi kendilerine has bazı oyunlar kurarak standart İngilizceyi değiştirmeleri, Estha’nın konuşmayı reddedişi, Ammu, Velutha ve Rahel’in kişiler arası ilişkileri belirleyen yasalara direnerek bedenin dilini devreye sokmaları, madunun tahakküme direnmek için kullandığı mekanizmaların önemli örneklerindendir. Toplumsal cinsiyet, kast ve din tarafından daha da ötekileştirilen postkolonyal öznenin sessizliklerini ve alternatif dilsel konumlarını yakın okuma ve metin analizi yoluyla inceleyen bu çalışma, postkolonyal teoriyi Lacancı bir perspektifle birleştiren bir konumdan hareketle, Roy’un dilsel stratejilerini ele almakta ve Roy’un toplumun, kültürün, dilin yerleşik normlarına ve hegemonik güç yapılarına meydan okumak için kullandığı yapısökümcü stratejiler aracılığıyla nasıl benzersiz bir dilsel ifade yarattığını irdelemeyi amaçlamaktadır. Eğitimini aldığı mimarlık mesleğinde olduğu gibi tasarlayan, inşa eden, yapısöküme uğratan ve yeniden inşa eden Roy, standart İngilizceyi postkolonyal öznenin maduniyet deneyimlerini aktarmak için etkili bir araca dönüştürmüştür.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Mayıs 2023 |
Gönderilme Tarihi | 3 Mart 2023 |
Kabul Tarihi | 26 Mayıs 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |