13. yüzyıl Anadolu ve Azerbaycan Türklüğü için zor bir dönemdir. Selçuklu Devleti’nin yıkılışından sonra Anadolu Selçuklu Devleti’nin Babai İsyanı ile zor duruma düşmesi, Kösedağ Savaşı sonrasında Moğol işgali ile İlhanlı Devleti’ne bağımlı hâle gelmesi ve akabinde yıkılması her iki coğrafyada yaşayan Türkler için âdeta yaşamdan ümidin kesildiği dönemler olmuştur. Moğol zulmü, alınan aşırı vergilerle halkın soyulup soğana döndürülmesi, onları bu durumdan kurtaracak bir devletin veya gücün olmaması insanları yegâne ümit kapısı olarak dine, Tanrı’ya yönelmeye sevk etmiştir. Anadolu insanının yaşamdan tam anlamıyla ümidini kestiği böylesi bir dönemde belirli tarikatlara mensup şeyhler ve müritler topluma dayanma gücü ve maneviyat aşılamıştır. Bu atmosferde Hz. Ali cenknameleri gezginci ozanlar tarafından oba oba dolaşılıp dile getirilerek insanlara mukavemet ve savaşçı kudret sunmuştur. Halk karşılaştığı böylesi zor durumdan kendilerini kurtaracak eski çağlardaki alp tipini Hz. Ali’nin şahsında bulmuştur. Cenknameler bu yönüyle önem arz eden edebî eserlerdir. İzzeddin Hasanoğlu’nun yazdığı ve 1802 yılında İstanbul’da istinsah edilen “Kitab-ı Siretü’n Nebi” adlı mesnevisinin Hz. Ali cenknamelerine temel oluşturduğu düşünülmektedir. Anılan bu mesnevi Tursun Fakih’in yazdığı cenknameden daha önceki döneme aittir, çünkü Hasanoğlu ondan daha önce yaşamıştır. Bu makalede anılan mesnevi ve bazı cenknameler orijinal örneklerle karşılaştırılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dilbilim |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 22 Mart 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |