Etnik çeşitliliğe sahip bir ülke olan Gürcistan bağımsızlığını ilan ettiği günden bugüne iç istikrarını tam anlamıyla sağlayamamış ve tarihi boyunca merkezi otoriteyi sarsan olaylar yaşamıştır. Özellikle Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlık talepleri ülkeye çok kan kaybettirmiştir. Gül Devrimi ile başa gelen lider Mikheil Saakashvili, merkezi otoriteyi yeniden sağlamak adına adımlar atmış, Batı ve ABD yanlısı politikaları neticesinde Rusya’nın büyük tepkisini çekmiştir. Saakashvili’nin merkezi otoriteyi sağlamak adına ayrılıkçı bölgeler sorununu, bu bölgeleri kontrol altına almakla çözmeye çalışması da söz konusu gerginliği iyice arttırmış ve netice olarak 2008 yılında başlayan Gürcüler ile Güney Osetyalılar arasındaki çatışma zamanla Rus-Gürcü savaşına dönüşmüştür. NATO’nun bölgeye yönelik yoğun ilgisi de Rusya’yı iyice tedirgin etmiş ve Karadeniz’in bir NATO gölü olması ihtimali Rusya’yı bölgeye yönelik agresif politikalar izlemeye sevk etmiştir. 2008 yılında gerçekleşen ve Gürcistan için büyük yıkımlara sebep olan Rus-Gürcü Savaşı, sonuçlanmış olsa da iki taraf arasındaki çekişme ve gerginlik soğuk bir şekilde devam etmektedir. Özellikle Gürcistan’a AB tarafından vize serbestisi verilmesi, Almanya Başbakanı Merkel’in bölgeyi ziyaret ederek Gürcülerin AB yolundaki tutumuna destek olduğunu açıklaması, NATO’nun Gürcistan’ın da katılımıyla Gürcistan’da gerçekleştirdiği ortak tatbikatlar, Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya’yı destekleyici açıklamaları, “Bölgede yeni bir kaos mu tırmanıyor? Suriye’de kazanan Rusya, Güney Kafkasya’dan mı çevrelenmek isteniyor?” sorularını gündeme getirmektedir. Bu makalede tüm bu süreç tarihi perspektifte ele alınacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 16 Sayı: 64 |