Kuzey Afrika’da Akdeniz kıyısında bulunan Libya, zengin-kaliteli petrol rezervleri, stratejik konumu ve aşiretlere dayalı sosyal yapısı dolayısı ile emperyal ülkelerin her zaman hedefinde olmuştur. Özellikle Avrupa’ya Akdeniz üzerinden komşu olması onun sömürge alanı olmasını kolaylaştırmıştır. 7. yüzyılda Araplar tarafından işgal edilen Libya, 1552 yılında Osmanlı Türk İmparatorluğunun hakimiyeti altına girmiş ve 1912 yılına kadar Türk hakimiyeti altında kalmıştır. II. Dünya savaşına kadar İtalya’nın mandater yönetiminde kalan Libya, II. Dünya savaşından sonra Fransa ve Birleşik Krallığın kontrolüne bırakılmıştır. 1951 yılında bağımsızlığını kazanmış ancak gerek 1951-1969 Kral İdris dönemi gerekse 1969-2011 Muammer Kaddafi döneminde, emperyal ülkelerin her zaman uğraştığı ülke olmaya devam etmiştir. 2011 yılında yapılan NATO operasyonu da aslında emperyal ülkelerin birbirleri arasında anlaşamamalarının bir sonucu olarak gerçekleşmiştir. Bu nedenle NATO operasyonu sonrası Libya’da birleşik bir siyasal organizasyon oluşturulamamıştır. Libya’da ortaya çıkan bu çatışmalı yapı; Libya’da Rusya Federasyonu ve Türkiye gibi yeni aktörlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ancak bu iki ülkenin Libya’da birleşik bir siyasal organizasyonun ortaya çıkmasına yeterli olmayacağı, tam tersine Libya sorununun küresel bir ölçekte ele alınmasına neden olduğu bir gerçektir. Biz de bu çalışmamızda; öncelikle emperyalizmi girişte tanımladıktan sonra Libya sorununu çok boyutlu anlatıp, çözüm süreçleri ve günümüze kadar gelişen olayları Libya ile ilgili tüm tarafların yaklaşımları çerçevesinde ve kaynaklar ölçüsünde, akademik bir yaklaşımla ortaya koyduk.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 17 Sayı: 66 |