Batı’da Rönesans ve Reformun zihinsel mirası üzerine inşa edilen 18. yüzyıl Aydınlanma felsefesinin “birey” anlayışının bir uzantısı olarak şekillenen feminizm, ataerkil toplumsal yapı ve siyasal sistemin sebep olduğu erkek-kadın arasındaki eşitsizliği “doğal haklar” dairesinde ele alıp kamusal ve özel alanda kadın madunluğunun giderilmesini amaçlamıştır. Aydınlanma felsefesinin rasyonelleşme, sekülerleşme, bireyselleşme ideallerine müteakip dünyevi-laik bir karakterde gelişen feminizm kendi coğrafyasından farklı coğrafyalara da aynı hüviyetle yayılma eğiliminde olmuştur. Kadın olgusunu Batılılaşma projesi içinde değerlendiren birçok Batı dışı toplumda, feminist söylem ile yerel motiflerin uyumsuzluğunun yarattığı handikap bu toplumlarda eleştirel bir sorgulama sürecini başlatmıştır. 20. yüzyılın sonlarına doğru İslam toplumlarında bir kesim aydın kadının, Müslüman kadının sosyal konumunu yerleşik geleneksel kodlar ve İslam’ın ilkeleri nezdinde sorgulamaya başlamaları “İslami feminizm” şeklinde kavramlaştırılmıştır. İslami feminizm kavramı, İslam coğrafyasında birtakım tartışmalara ve görüş ayrılıklarına da sebep olmuştur. Genel anlamda İslami feminizm, İslam’ın kadına, kadın-erkek ilişkilerine, evlilik-aileye dair temel hükümlerinin patriarkal zihniyetle çarpıtılmış yorumlarına ve geleneksel kalıplarına alınmış sorgulayıcı bir tavır ve asli kaynakları hatırlatma çabası olarak değerlendirilebilir. Bu genel değerlendirmenin ötesinde İslami feminizm olarak kavramlaştırılan hareketin, Batı kökenli feminizm ile olan geçmişi İslam toplumlarında kadın olgusunun oryantalist bir dil ile ele alınmasına sebep olduğu da aşikârdır. İslami feminizmin İslam ülkelerinde gelişim sürecinin farklı tezahür etmesi, işaret edilen sorunların ve taleplerin çeşitliliği birtakım bölünmelere sebebiyet vermişse de sadece Müslüman kadınlar için değil bütün kadınlar için ortak bir söylemin oluşturulması kadim bir medeniyetin ulvi sorumluluğudur.
Feminism, which is formed as an extantion of philosophy of the “individual” approach, built on the 18 th century mental legacy of the Renaissance and Reformation in the West is aimed to eliminate the subaltern of women in public and private sphere, tackling inequality between man and women in natural rights caused by patriarchal social and the political system. Feminism, which has been developing as a character of worldly-secular, following the ideals of philosophy of enlightenment, rationalization, secularization and individualizm, tends to spread in different geographies with the same identity. In many non-western socreties, which evaluate the women in the westernization Project, the handicap created by the mismatch the feminist discourse and local motifs initates the process of interrogation in these socreties. At the end of 20th century, in Islamic socreties, some of enlighted women begin questioning the social pasition of muslim women by means of the traditional codesand the principles of Islam and this was can ceptualized as Islamic feminism. The concept of Islamic feminism has led to some discussions and disagreements in Islamic geographies. In general, Islamic feminism can be evaluated as a questioning attitude towards the distarted interpretations of Islam to women, men-women relationship and the main provisions of the family and as an attempt to remind primary sources. Beyond these general can side rations, it is appearent that although we call it as Islamic feminism, it was affected by the post of the western feminism, so in Islamic societies, people talk about feminism with an arientalist language. Islamic feminism occurred differently in Islamic countries because of the diversity of problems and demonds of the countries. But people are responsible for the creation of a common discourse for not only muslim women but also all the women of the ancient civilization.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Haziran 2020 |
Gönderilme Tarihi | 20 Mart 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 4 |