Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin akdedildiği dönemlerde insan haklarının ihlalleri noktasındaki temel algı, bu ihlalleri devletlerin gerçekleştireceği düşüncesine dayanmaktaydı. Ancak modern zamanlara geldiğimizde, bu ihlallerin devletler kadar ve bazen devletlerden daha yaygın biçimde diğer bireyler tarafından gerçekleştirildiğine şahit olduk. Ancak gerek uluslararası insan hakları metinlerimiz, gerek anayasalarımız bu yönden ihlallerle mücadele edecek, onları engelleyecek ya da zararı tazmin edecek açık hükümler içermemekteydi. Bu sebeple hem ulusal hem de uluslararası düzeyde çeşitli mahkemeler yorum faaliyetleri ve içtihatları ile temel hakların bireyler arasında etki doğurmasını sağlamaya çalıştılar. Bu çabalar sonucunda temel hakların vatandaşlar arasındaki etkisine yönelik ‘yatay etki’ ve bu etkiyi sağlayan temel araç olan ‘pozitif yükümlülükler’ kavramları gelişti. Neticede geldiğimiz noktada hukukun yaşayan bir varlık olarak değişen dünyaya, sosyal taleplere ve ihtiyaçlara göre gelişimine şahit olmaktayız. Ancak her ne kadar hak temelli yorumun faydaları göz ardı edilemeyecekse de, mahkemelerin yorum faaliyetlerin geldiği nokta endişe yaratmaktadır. Her geçen gün devletler için mevcut yasalarda yer almayan yeni yükümlülükler belirlemek, kanun maddelerin kapsamının sınırsız biçimde genişletilmesi, uluslararası alanda devletlerin imza attıkları metinden bağımsız bir takım yükümlülükler ile sorumlu tutulması bu endişelerin temel sebepleridir.
Bu çalışmada da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi içtihatları ile yapılan yorum faaliyetlerine değinilecek, hak temelli yorum ile jüristokrasi arasında bu faaliyetlerin nereye konumlandığı okuyucunun takdirine bırakılacaktır.
Yatay Etki Pozitif Yükümlülükler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Anayasa Mahkemesi Mülkiyet Hakkı
At the time when the European Convention on Human Rights was signed, the basic perception of violations of human rights was based on the idea that states would commit these violations. But when we come to modern times, we have seen that these violations are committed by other individuals as much as and sometimes more widely than states. However, both our international human rights texts and our constitutions did not contain clear provisions to combat, prevent or compensate for violations between individuals. For this reason, various courts, both at the national and international level, have tried to ensure that fundamental rights have an impact among individuals with their interpretation activities and case-laws. As a result of these efforts, the concepts of 'horizontal effect' on the effect of fundamental rights among citizens and 'positive obligations' of states, which are the main tools that provide this effect, have developed. Consequently we are witnessing the development of law as a living entity according to the changing world, social demands and needs. However, although the benefits of rights-based interpretation cannot be ignored, the point of the interpretation activities of the courts raises concerns. The main reasons for these concerns are to determine new obligations to the states that are not included in the existing laws, to expand the scope of the laws unlimitedly, to hold states responsible with some new obligations that are not present in the texts signed by them in the international arena.
In this study, the interpretation activities made by the European Court of Human Rights and the Turkish Constitutional Court will be mentioned, and the position of these activities between the rights-based interpretation and the jurytocracy will be left to the reader's discretion.
Horizontal Effect Positive Obligations European Court of Human Rights Turkish Constitutional Court Right of Property
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 7 Kasım 2022 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2023 |
Gönderilme Tarihi | 5 Temmuz 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 3 Sayı: 1 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.