Throughout history, the codings about the body plays a strategic role in the con struction of the individual. Therefore, Foucault constructs the body as a field of "biopolitical reality" by saying that the body is "a place of recording events". The body is suppressed through all tangible and intangible institutions such as religion, state and moral codes. Through the body, a dichotomic universe based on opposites such as beautiful-ugly, thin-fat is created. As a result, a concept within a concept, a field of oppression within oppression is created. On the other hand, through the panoptical situations created, the body under pressure is also kept under surveillance. When the problem is analysed in terms of the"femal ebody",the severity of oppression increases exponentially. Performance art, which emerged after the 1960s, is based on the rebellious subject as both an artistic stance and a form of social existence. The most unique thing that distinguishes it from all the other arts is that the artist themself canalso turn into aworkofart.Inthissense, fromthefirstexamplesofperformanceto the present day, the artist, with their own body, has been the performance itself or part of it both as an ontological entity, as an epistemological subject and as an aesthetic object. Therefore, the body can be positioned as the main production tool of perfor mance art. This study aims to find the point where biopolitics and performance art collide and to expose the relationship between "female body-nudity-protest" through a sample of works from the 1970s.
Tarih boyunca, bedene dair yapılan kodlamalar, bireyin inşasında stratejik bir rol oy nar. Bu yüzden Foucault; beden için, “olayların kaydolma yeridir” diyerek bedeni “biyopolitik bir gerçeklik” alanı olarak kurgular. Beden; din, devlet, ahlak kuralları gibi tüm somut ve soyut kurumlar aracılığıyla baskı altına alınır. Beden üzerinden, güzel-çirkin, zayıf-şişman gibi karşıtlıklara dayalı dikotomik bir evren yaratılır. Sonuç olarak, kavram içinde kavram,baskıiçinde baskı alanı oluşur. Diğer taraftan, yaratılan panoptik durumlar aracılığıyla baskı altındaki beden, aynı zamanda gözetim altında tutulur. Sorun, “kadın bedeni” özelinde ele alındığındaysa baskının şiddeti katlanarak artar. 1960’lardan sonra oluşan performans sanatı ise hem sanatsal bir duruş hem de sosyal bir varoluş biçimi olarak başkaldıran özne üzerine kurulur. Onu, tüm diğer sanatlardan ayıran en özgün şeyse sanatçının kendisinin de bir sanat eserine dönüşe bilmesidir. Bu anlamda performansın ilk örneklerinden, günümüze değin, sanatçı, kendi bedeniyle hem ontolojik bir varlık hem epistemolojik bir özne hem de estetik bir nesne olarak performansın kendisi ya da parçası olmuştur. Bu nedenle beden, per formanssanatınıntemelüretimaracıolarakkonumlandırılabilir.Buçalışma,biyopoli tika ile performans sanatının çarpıştığı noktayı bulgulamayı ve 1970’ler özelindeki örneklem eserler üzerinden “kadın bedeni-çıplaklık-protesto” ilişkisini serimlemeyi amaçlamaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Müzik (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 13 Ağustos 2024 |
Kabul Tarihi | 10 Ekim 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 11 Sayı: 2 |