19. yüzyıldaki ilköğretim reformlarının, her ne kadar hedeflerine ulaşıp ulaşmadıkları noktasında ciddi soru işaretleri bulunsa da, gerek Türkiye'nin gerekse İngiltere'nin tarihsel ve kültürel analizlerinde anlamlı bir yeri vardır. Bu makalede, imparatorluktaki merkez teşkilatlarının hangi düzeyde ve etkinlikte ilköğretim sistemini etkilediği ve bu etkinin kimi tarih kitaplarına yansıması araştırılmıştır. Osmanlı ve İngiliz arşivlerindeki belgelerden yararlanılan ve döküman analizi metoduyla kaleme alınan bu makalede kullanılan karşılaştırmalı analiz, ilköğretimdeki yenileşme sürecinin farklı siyasal sistem ve coğrafyalarda birbirlerine benzerliklerini gösterme olanağı sağlamıştır. Söz konusu yaklaşım, 19. yüzyılda İngiltere ve Türkiye'deki ilköğretim reformlarının, yalnızca kendi ulusal kültürel bağlamlarında değil, fakat dünyadaki modernleşme ve merkezileşme akımlarında görülen genel eğilimin bir parçası olarak algılanması gerektiğini ortaya koymuştur. John Dewey'e göre, eğitimin bir amacı yoktur, bunun yerine ailelerin, öğretmenlerin ve siyasi sistemlerin amaç ve hedefleri vardır. Bu nedenle eğitimin amaçları konusu tartışıldığında, gerçekte kastedilen demokratik rejimlerde vatandaşlık eğitimi, entellektüel gelişim, duygusal olgunluk ve aydınlanmacı bir düşünce yapısının tekâmülüdür. Başka bir deyişle her toplum veya her millet eğitimi, genç kuşaklara kültüründe muhafazasına gereksinim duyduğu değerleri, gelişmesini arzu ettiği sanat ve meslekleri aktarma aracı olarak kulanmaktadır. Sözgelimi İngiltere'de ilköğretimin modernleşme sürecindeki temel unsurlarından birisi çocukların din bilgisinden habersiz olmalarıdır. Öyle ki 1860'lı yıllarda Kraliyet Komisyonu'nun hazırladığı raporlara göre çocukların, şeytan ve İsa'yı tanımlayacak düzeyde dinden haberleri yoktur. Bunun sonucunda din bilgisi ilköğretimin temel kriteri haline getirilmiştir. Her ne kadar ülkedeki ilköğretim seviyesini yükseltmeye yönelik 1833'ten itibaren Fabrika ve Eğitim yasaları çıkarılmışsa da, söz konusu metinlerde çocukların uğradıkları suiistimalden veya içinde bulundukları cehalet çukurundan kurtarılması gibi ortak bir hedefin en azından 1918 Fisher Kanunu'na dek belirdiği söylenemez. Gerçekte asıl amaç, hızlı sanayileşme sürecindeki yeni gereksinimler paralelinde çocukların okulda “tutulmasına” (to corral) yöneliktir. Sözgelimi yarım günlük temel eğitimi öngören yasalardaki esas motivasyon unsuru, çocukların zihinsel vb. gelişimini sağlamaktan çok, onları işyerlerinde daha uysal hale getirebilecek bir “evcilleştirme” programını uygulamaktır. Osmanlı İmparatorluğu'nda ise bu hedef, sünni-islami değerlerin, devlete bağlılık/sadakat ilkelerinin kazandırılması ve bağımsız bir özne olarak algılanan çocuğun kamusal bir özne haline getirilmesi şekline dönüşmüştür. Esasen, tarih boyunca hiçbir iki toplum/devlet gösterilemez ki, kurumsal eğitimin amaç ve hedefleri konusunda “aynîlik” bulunsun. Bu noktada dikkate alınması gereken temel düşünce bütün uygarlıkların farklı geleneksel değer ve inançlara sahip olmasıdır. Ancak bütün bu farklılıklara rağmen, devletlerin kimi dönemlerde eğitim felsefesi ve öğretim anlayışlarındaki yorumları ve uygulamaları arasında benzerlik görülebilmektedir ki, bu durum karşılaştırmalı eğitim çalışmalarının önemini ortaya koymaktadır. Bu makalenin amacı, 19. yüzyıldaki eğitim reformlarının yalnızca kendi ulusal kültürel bağlamlarında mı, yoksa merkezileşme ve modernleşme akımlarının ayrılmaz bir parçası olarak mı ya da Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ilköğretim reformlarının 19. yüzyılın mantığına uygun ve dünyadaki genel eğilimin bir dereceye kadar sonucu olarak mı değerlendirilip değerlendirilemeyeceği sorusuna cevap aramaktır. Bu çerçevede imparatorluğun son yüzyılındaki ilköğretim reformları, nitelik ve nicelik yönünden karşılaştırmaya imkân veren verileri içeren İngiliz ilköğretim sistemiyle, modernleşme süreciyle kıyas çerçevesinde analiz edilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla iki imparatorluktaki merkez teşkilatlarının hangi düzeyde ve etkinlikte ilköğretim sistemini etkilediği ve bu etkinin kimi tarih kitaplarına yansıması araştırılmıştır. Devletin yeniden yapılandırılması sürecinde ulusal, askeri, ekonomik ve toplumsal kalkınma projesinin bir parçası olarak uygulanmaya başlanan ilköğretim hareketi, her iki toplumda da hümanist ve filantropist düşüncelerin peşinde koşan birtakım liderlerin teşebbüsü olmaktan ziyade, bu yüzyılda hiç de öngörülmeyen bir toplumsal değişim sürecine girilmesi ve sosyal yapıdaki düzeni koruma kaygısından ileri gelmiştir. Söz konusu toplumsal değişim İngiltere'de nüfusun hızlı artışı, sanayileşme, şehirleşmeden kaynaklanmış iken, Osmanlı İmparatorluğu'nda yabancılarla rekabet, devletin içine girdiği çözülme süreci ve vatandaşlık kavramının yeniden tanımlanması ihtiyacından ileri gelmiştir. Bu değişim aynı zamanda makineleşme, demokrasi ve serbest düşünme hareketleriyle; 19. yüzyıldaki siyasi, iktisadi ve entellektüel dönüşümle de yakından ilintilidir. Siyasette bu dönüşüm toplumsal statüsü, ekonomik durumu ve milliyeti dikkate alınmaksızın insan olmanın değeri ve önemi temelinde gelişen, her bireyin siyasi aktör olabilmesi yönünde gerçekleşmiştir. Ekonomik düzlemde bu dönüşümün etken faktörü buhar makinesidir. Buhar makinesinin etrafında fabrikalar açılmış, fabrikaların etrafında sanayi kentleri kurulmuş ve bu kentlerin etrafında bütün milletleri yekpare bir ekonomik üniteye dönüştüren yoğun ticari bağlar teşekkül etmiştir. Entellektüel platformda ise, Aydınlama düşüncesinin geleneklere ve geleneksel düşünceye olan tepkisinden hareketle insan aklına güvenmenin ve bilimsel veriler ışığında insanın kendi kaderini kendisinin çizmesinin önemi anlaşılmıştır. Söz konusu değişim doğal olarak farklı ihtiyaçları gündeme getirmiştir. Bu ihtiyaçlardan bir kısmı devlet tarafından karşılanırken (okullar, sağlık hizmetleri vs.) bir kısmı da değişen toplum tarafından karşılanmıştır. İmparatorluklar arasındaki radikal farklılıklara rağmen pragmatik düşüncelerle milli ve laik bir ilköğretim kurulması yönünde verilen mücadele ve yapılan girişimler birbirine benzer niteliktedir. Sözgelimi Türkiye'de merkezi gücün çözülmeye başlaması ve imparatorluk sınırları içerisindeki yabancı okulların faaliyetleri, İngiltere'de ise toplumsal düzenin bozulması ve ahlaki çöküşün/değersizliğin başgöstermesi, ilköğretim mekanizmalarının örgütlenmesindeki en önemli motivasyon unsurlarını oluşturmaktadır. Ayrıca her iki imparatorlukta kendini, başka bir deyişle düzeni ve otoriteyi koruma kaygısı merkez tarafından ilköğretime yapılan doğrudan müdahalelerin en önemli sebebidir. Bu noktada yönetici elitlerin üzerinde mutabakata vardıkları husus, modern merkezi devletlerin gelişimi ve konsolidasyonu sürecinde özellikle ilkokulların hayati bir rolü olduğu yönündedir. Böylece bu yüzyıla kadar okuma-yazma, ahlak ve dinin temel ilkelerini kazandırmak olarak belirlenmiş ilkokulların hedefi yeniden çizilmiş ve okul programlarına, kendiliğinden bir dönüşüm sürecine giren toplum ve devlet hayatında beliren yeni değerler ve kişisel davranış kuralları dahil edilmiştir. Nitekim ilköğretime yönelik ders kitapları, “vatan”ın bilgisini ve ona yönelik “aşk”ı geliştirmede ya da ortak bir “aidiyet duygusu”nu yaratmakta ayrıca İngiltere'de toplumsal sınıflar arasındaki mesafeyi kapatmadabtemel ir işlev kazanmıştır. İlkokul programları aracılığıyla bir taraftan pratik-yararcı ilkelere, diğer taraftan Tanrı'ya, ebeveyne, otoriteye saygıya dayalı yeni bir ahlâk geliştirilmeye çalışılmıştır. Okullaşmanın hız kazandığı ve eğitimin giderek kitleselleştiği bu yüzyıldaki ilköğretim reformları için kullanılan kaynaklar arasında her iki ülkenin arşivleri önemli bir yer teşkil etmektedir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki Bâbıâli Defterleri ve Bâbıâli Belgeleri ile Public Record Office'deki Parliamentary Papers bu çalışmada en fazla istifade edilen referanslar olmuştur. Gerek söz konusu belgeler gerekse anı ve otobiyografik eserler gibi basılı malzemeler dikey yöntem kullanılarak, kendi tarihi bağlamları çerçevesinde analiz edilmeye çalışılmıştır. Arşiv vesikalarından sonra yararlanılan kaynaklar arasında özellikle Harold Silver'ın The Concept of Popular Education: A Study of Ideas and Social Movements in the Early Nineteenth Century ve James Shuttleworth-Kay'in Four Periods of Public Education as Reviewed in 1832-1839-1846-1862 adlı çalışmaları ile M. Cevâd ibnü'ş-Şeyh Nâfi'nin Maârif-i Umûmiye Nezâreti ve Osman Ergin'in Türkiye Maarif Tarihi'ni zikretmek gereklidir.
İlköğretim Merkezileşme Modernleşme Osmanlı İmparatorluğu İngiliz İmparatorluğu.
Apart from the concern with the issue of whether it succeeded or failed, the schools were important in making a sense in this periods' historical and cultural contexts. This paper focuses on two aspects of elementary education in Ottoman and British Empires: the use of education by a state tool for achieving certain goals, and the reorganization of textbooks and schooling. The comparative analysis that was used in this study with the methodology of document analysis allows us to see the simultaneity of the educational experience across unexpectedly wide swaths of geography. This paper was written with several materials provided from Public Record Office and Ottoman Archaive. The paper presents the educational reforms in the Ottoman and British Empires were an integral part of a global phenomenon with their distinctive features and within the context of the centralising and modernising spirit. This article emphasize that the nineteenth century educational reforms should not only be considered in their different cultural context, these reforms should also be considered as an integral part of a global phenomenon.
elementary education centralization modernization Ottoman Empire British Empire.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ekim 2007 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2007 Cilt: 49 Sayı: 49 |