Mutluluğu tanımlayan en özlü anlatım, Atatürk'ün şu kısa deyişinde alabildiğince yoğunlaşmıştır bence: “Mutluyum çünkü başardım.” Bende! Mutluyum başardığımız için. Bu iki cümleyi arka arkaya okuyanlardan bazılarının, dudak büküp, “kendini kiminle kıyaslıyor” diye beni haddimi aşmakla ya da öykünmekle suçlayanlar, hatta abesle iştigal ettiğimi düşünenler olabilir. Birilerinin gerçek, dürüst ve anlamlı başarısını küçümser misiniz? Hayır! Elinizdeki dergiye ilişkin olarak bizim başarımızı da böyle tanımlamak gerekir. Türkiye'de eğitim alanında, hakemli bir dergiyi on yıl, kesintisiz yayın hayatında tutmak… Bunu başardığımız için mutluyuz. Başlangıçta daha çok güncel bir mesleki dergi çıkarmayı tasarlamıştık. Amacımız hem mesleki bir iletişim aracı hem de sosyal dayanışmanın başlangıcını oluşturmaktır. İlk iki ya da üç sayıdan sonra bir bilge kişinin ışığı aydınlattı yolumuzu. Eğitim yönetimi alanının üstadı, “alanın duayeni”, hocaların hocası, tek kelime ile Pirimiz Ziya Bursalıoğlu (Prof. Dr.) “Eğitim Yönetimi alanını kapsayan, eğitim için disiplinleri sentezleyen alandır. Bu bilimsel alana sahip çıkın.” Dediğinde bizi bilimin dar fakat aydınlık yolunda bir adım öne geçirdi. Bize nereye gideceğimizi işaret etmişti, fakat nasıl gideceğimiz bize kalmıştı. Omuzladık sorumluluğu yola koyulduk. Arazi sarp, yol çetin. Hangi alanda olursa olsun, Türkiye'de bilimsel derginin talebi çok, müşterisi az. Talebi çok, çünkü akademik yükseltmelerde değerlendirilen makalenin hakemli bir dergide yayınlanmış olması koşulu var. Hakemler (onlara çok zahmet verdiğimizi biliyorum. Bu nedenle hepsine minnet duygularımla teşekkür ediyorum) zorluk çıkartıyorlar (!). Eğitim bilimciler ilk kez alanda zorluk yaşıyoruz. On yılda bu zorluk duygusunu yeterince aştığımızı söylemek zor. Fakat, • üretilmiş bilimsel bilginin ulaşımı ve yayılması için meslektaşlarımıza güvenilir bir kanal oluşturduğumuza; • araştırmaya dayalı makale yazmak konusunda evrensel değerlere yakın bir anlayış örneklediğimize; • bilginin üretimi ve sunumu sürecinde, geleneksel kişisel ilişkilerin ötesinde, “seçici meslektaşların” eleştirilerini geçerli kıldığımıza; inanıyorum. Türkiye'de bilimsel derginin okuyucu talebi az. Yüksek lisans, doktora öğrencileri, bilimsel çalışmalarında ancak kendilerine kılavuzluk eden “hocaları” kadar izliyorlar mesleki dergileri. Kurumlar, bu tür yayınları kütüphanelerine ücretsiz kazandırmanın yollarını arıyorlar. Kurumlar, bu tür yayınları kütüphanelerine ücretsiz kazandırmanın yollarını arıyorlar. TBMM Kütüphanesi, Milli Eğitim Bakanlığının EARGED (Eğitim Araştırma Geliştirme Dairesi) bu konudaki ısrarlı taleplerini karşılayamadığımız için üzgünüm. Alanda çalışanlar, okul müdürleri, öğretmenler, eğitim yöneticilerinin yeterli ilgiyi göstermeyişlerinin nedeni ise çok düşündürücü. Uygulamacı meslektaşlarımız Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisini “çok bilimsel olduğu için anlamadıklarını, bu nedenle okumadıklarını” söylediler ve biz içimizde sakladık on yıl boyunca bu mesleki yetersizliğimizi. Bu nedenle olsa gerek, ancak üç yüz abonesi olan bir dergi konumunda kaldık. On yılın sonunda, geldiğimiz noktada birden çok kurum ve kişiye, • tüm gönül güçleri ile eğitim bilimleri alanında bilgi üretip yazanlara; • makaleleri sabırla, hızla okuyup değerlendiren hatta düzelten hakemlere; • yazıları bir nakkaş ustalığı ile elden ve gözden geçirip salt bilimsellik özelliği ile yayınlanmasını sağlayan editöre; • bin adet basıp, üç yüz satan bir derginin akçalı korumacılığını (sponsorluğunu) üstlenen PEGEM Özel Eğitim ve Hizmetleri ve Pegem A Yayıncılık kurumlarının ortaklarına teşekkür ve minnet borcumuz var. Şimdi önümüzdeki yeni on yıla yöneliyoruz. Kısa bir süre sonra bu dönemin ilk sayısının (41. sayı) elinizde olacağını umut ediyoruz. Şimdi yeni bir anlayışa, eğitim alanında üreteceğimiz bilgileri evrensek konumda, eğitim bilimlerinin dijital dünyasında hızla üretip daha geniş alana yayabilecek daha farklı bir bakıma ihtiyacımız var. Siz! Evet siz! 2015 yılına yönelmiş “Kuram ve Uygulamada EĞİTİM YÖNETİMİ Dergisi takımında eğitim bilimine katkıda bulunmak istemez misiniz? Teşekkürler herkese.
Mutluluğu tanımlayan en özlü anlatım, Atatürk'ün şu kısa deyişinde alabildiğince yoğunlaşmıştır bence: “Mutluyum çünkü başardım.” Bende! Mutluyum başardığımız için. Bu iki cümleyi arka arkaya okuyanlardan bazılarının, dudak büküp, “kendini kiminle kıyaslıyor” diye beni haddimi aşmakla ya da öykünmekle suçlayanlar, hatta abesle iştigal ettiğimi düşünenler olabilir. Birilerinin gerçek, dürüst ve anlamlı başarısını küçümser misiniz? Hayır! Elinizdeki dergiye ilişkin olarak bizim başarımızı da böyle tanımlamak gerekir. Türkiye'de eğitim alanında, hakemli bir dergiyi on yıl, kesintisiz yayın hayatında tutmak… Bunu başardığımız için mutluyuz. Başlangıçta daha çok güncel bir mesleki dergi çıkarmayı tasarlamıştık. Amacımız hem mesleki bir iletişim aracı hem de sosyal dayanışmanın başlangıcını oluşturmaktır. İlk iki ya da üç sayıdan sonra bir bilge kişinin ışığı aydınlattı yolumuzu. Eğitim yönetimi alanının üstadı, “alanın duayeni”, hocaların hocası, tek kelime ile Pirimiz Ziya Bursalıoğlu (Prof. Dr.) “Eğitim Yönetimi alanını kapsayan, eğitim için disiplinleri sentezleyen alandır. Bu bilimsel alana sahip çıkın.” Dediğinde bizi bilimin dar fakat aydınlık yolunda bir adım öne geçirdi. Bize nereye gideceğimizi işaret etmişti, fakat nasıl gideceğimiz bize kalmıştı. Omuzladık sorumluluğu yola koyulduk. Arazi sarp, yol çetin. Hangi alanda olursa olsun, Türkiye'de bilimsel derginin talebi çok, müşterisi az. Talebi çok, çünkü akademik yükseltmelerde değerlendirilen makalenin hakemli bir dergide yayınlanmış olması koşulu var. Hakemler (onlara çok zahmet verdiğimizi biliyorum. Bu nedenle hepsine minnet duygularımla teşekkür ediyorum) zorluk çıkartıyorlar (!). Eğitim bilimciler ilk kez alanda zorluk yaşıyoruz. On yılda bu zorluk duygusunu yeterince aştığımızı söylemek zor. Fakat, • üretilmiş bilimsel bilginin ulaşımı ve yayılması için meslektaşlarımıza güvenilir bir kanal oluşturduğumuza; • araştırmaya dayalı makale yazmak konusunda evrensel değerlere yakın bir anlayış örneklediğimize; • bilginin üretimi ve sunumu sürecinde, geleneksel kişisel ilişkilerin ötesinde, “seçici meslektaşların” eleştirilerini geçerli kıldığımıza; inanıyorum. Türkiye'de bilimsel derginin okuyucu talebi az. Yüksek lisans, doktora öğrencileri, bilimsel çalışmalarında ancak kendilerine kılavuzluk eden “hocaları” kadar izliyorlar mesleki dergileri. Kurumlar, bu tür yayınları kütüphanelerine ücretsiz kazandırmanın yollarını arıyorlar. Kurumlar, bu tür yayınları kütüphanelerine ücretsiz kazandırmanın yollarını arıyorlar. TBMM Kütüphanesi, Milli Eğitim Bakanlığının EARGED (Eğitim Araştırma Geliştirme Dairesi) bu konudaki ısrarlı taleplerini karşılayamadığımız için üzgünüm. Alanda çalışanlar, okul müdürleri, öğretmenler, eğitim yöneticilerinin yeterli ilgiyi göstermeyişlerinin nedeni ise çok düşündürücü. Uygulamacı meslektaşlarımız Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisini “çok bilimsel olduğu için anlamadıklarını, bu nedenle okumadıklarını” söylediler ve biz içimizde sakladık on yıl boyunca bu mesleki yetersizliğimizi. Bu nedenle olsa gerek, ancak üç yüz abonesi olan bir dergi konumunda kaldık. On yılın sonunda, geldiğimiz noktada birden çok kurum ve kişiye, • tüm gönül güçleri ile eğitim bilimleri alanında bilgi üretip yazanlara; • makaleleri sabırla, hızla okuyup değerlendiren hatta düzelten hakemlere; • yazıları bir nakkaş ustalığı ile elden ve gözden geçirip salt bilimsellik özelliği ile yayınlanmasını sağlayan editöre; • bin adet basıp, üç yüz satan bir derginin akçalı korumacılığını (sponsorluğunu) üstlenen PEGEM Özel Eğitim ve Hizmetleri ve Pegem A Yayıncılık kurumlarının ortaklarına teşekkür ve minnet borcumuz var. Şimdi önümüzdeki yeni on yıla yöneliyoruz. Kısa bir süre sonra bu dönemin ilk sayısının (41. sayı) elinizde olacağını umut ediyoruz. Şimdi yeni bir anlayışa, eğitim alanında üreteceğimiz bilgileri evrensek konumda, eğitim bilimlerinin dijital dünyasında hızla üretip daha geniş alana yayabilecek daha farklı bir bakıma ihtiyacımız var. Siz! Evet siz! 2015 yılına yönelmiş “Kuram ve Uygulamada EĞİTİM YÖNETİMİ Dergisi takımında eğitim bilimine katkıda bulunmak istemez misiniz? Teşekkürler herkese.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ocak 2004 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2004 Cilt: 40 Sayı: 40 |