In feminist thought, the concept of patriarchy has been used to refer to the systematic organization of male supremacy and female subordination. Although the feminist
appropriation on the concept as an analytical and political tool has been essential. it has brought by certain theoretical and pragmatic dilemmas as well. In this article, general evaluation of the critiques directed towards patriarchy within feminism has been targeted. Along the lines of these critiques, the discourse of the structuralist approaches centered around the presumption that the gender order constructs and oppresses the "woman" has been questioned. When questioning, it has been argued that women were not passive objects ot some externally developing and functioning social order but on the contrary they were the active subjects, the initiators. In other words, as a party to the gender order, women actively determine in every sphere of the social life and initiate by reproducing, resisting and interacting with patriarchy. With this idea,, the importance of power and resistance dynamics in the process of placement and subjectification of women in gender relations has been emphasized
Feminist düşüncede ataerkillik (patriyarka) kavramı, örgütlü bir erkek egemenliği ve kadınların ezilmişliği olarak kullanılagelmiştir. Ancak ataerkilliğin feminizmdeki bu politik ve analitik kullanımı, kavramı vazgeçilmez kılmasına rağmen teorik ve pratik açmazları da beraberinde getirmiştir. Bu yazıda amaçlanan, feminizm içinde ataerkillik kavramına yöneltilen eleştirileri değerlendirmek ve bu eleştirel doğrultusunda toplumsal cinsiyetin oluşumunda yapısalcı yaklaşımların benimsediği toplumsal cinsiyetçi düzenin "kadın"ı oluşturduğu ve ezdiği söylemini sorgulamaktadır. Bu fikirsel sorgulamada esas olarak kadınların kendileri dışında gelişen ve işleyen bir toplumsal düzenin etkileyimsiz nesneleri değil, aksine oluşturan ve değiştiren etkin özneleri oldukları savunulmuştur. Başka bir ifadeyle, kadınların toplumsal cinsiyet düzeninin bir tarafı olarak yaşamın her alanında yer alan ve gerek yeniden üreterek gerekse direnerek ataerkillik ile sürekli bir etkileşimi ve pazarlığı olan aktif özneler oldukları görüşü ileri sürülmüştür. Bu görüş ile birlikte, kadınların toplumsal cinsiyet ilişkilerindeki konumlanış ve özneleşme süreçlerinde güç ve direniş dinamiklerinin göz önünde bulundurulmasının önemi vurgulanmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları, Kültürel çalışmalar, Kadın Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Ocak 1998 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 1998 Cilt: 1 (1) Sayı: 1 |