Tasavvuf düşüncesinde nefis denilince, daha çok şer ve günahın kaynağı olan nefis anlaşılır. Mutasavvıflara göre, insanın nefsini bilmesi, nefsin tabiat ve heveslerinden ne kadar kınanmış ahlak varsa, bunların tamamını terk edip bunların yerine İslam’ın emrettiği ve uygun gördüğü güzel ahlaklar ile ahlaklanmasıdır. Tasavvuf ilminin hedeflerinden bir tanesi de kötü sıfatlara sahip nefsi terbiye etmek ve onu dış dünyanın etkisinden kurtarıp, kendi iç âlemine yönlendirerek, kendi içindeki mutlak hakikate ulaştırmaktır. Bu hedefe de iki yol ile ulaşılır. Birincisi, rûhanî yol, ikincisi ise nefsânî yoldur. Rûhânî yolda nefse çile çektirme yoktur. Nefsânî yolda ise nefis, riyazet, halvet, oruç gibi ağır ibadetlerle zayıflatılmaya çalışılır. Bu anlayışa göre, bir yandan yemeği, uyumayı, konuşmayı en aza indirmek ve inzivaya çekilmek, diğer yandan da kendini ibadete, taate, zikre ve tefekküre vermek suretiyle nefis zayıflatılır ve direnci kırılır. Tasavvuf ehli, bu şekilde bir metot ile nefsi terbiye etmeyi mücahede ve riyazet kavramları ile ifade etmiş, mücâhedeyi, nefsi iyiliğe zorlamak, riyazeti ise onu bu işe alıştırmaya çalışmak olarak da tanımlamışlardır. Riyazet konusunu ise, az yemek, az uyumak ve az konuşmak olarak üç başlık altında ele almışlardır. Bu çalışmamızda, önce riyazet kavramı hakkında bilgi verilecek, daha sonra, riyazetin unsurları olarak da kabul edilen az yemek, az uyumak ve az konuşmak ve uzlet gibi hususlar, nefsi terbiye boyutları da göz önünde bulundurularak ele alınacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mart 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 1 Sayı: 1 |