2010 yılı sonunda başlayan Arap Baharı, Orta Doğu’daki siyasal düzenin dönüşümünü hızlandırmıştır. Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve Suriye’de uzun süreli iktidarlar devrilmiş; Ürdün, Umman, Suudi Arabistan ve diğer bazı devletlerde ise sınırlı halk ayaklanmaları yaşanmıştır. Bu köklü dönüşüm pek çok ülkede iç çatışmalara yol açmış, Filistin meselesine yönelik ilgiyi belirgin biçimde zayıflatmıştır. 1990’larda küresel konjonktür ve bölgesel dinamiklerdeki değişim Filistin-İsrail barış sürecini başlatmışken, Arap Baharı bu süreci giderek geri plana itmiştir. Çalışma, Arap Baharı sonrası değişen bölgesel dinamiklerin Filistin-İsrail barış sürecine etkisini, bir ülkenin iç güvenlik sorunlarının komşu ülkelere ve bölgesel dengelere yansımalarını açıklamada analitik bir araç sunan Bölgesel Güvenlik Kompleksi teorisiyle incelemektedir. Bulgular, Arap Baharı’nın ardından Orta Doğu’daki güvenlik kompleksinin yeniden şekillendiğini ve bölge devletlerinin önceliklerinin büyük ölçüde iç meselelere kaydığını göstermektedir. Bu durum Filistin-İsrail sorununa yönelik resmi tutumları köklü biçimde değiştirmese de siyasi ilgisizliği artırmış ve meselenin bölgesel öncelikler arasında daha da geri planda kalmasına neden olmuştur.
The Arab Spring, which began in late 2010, accelerated political transformation in the Middle East. Long-standing regimes in Tunisia, Egypt, Libya, Yemen, and Syria were overthrown, while limited popular uprisings took place in Jordan, Oman, Saudi Arabia, and several other states. This shift triggered internal conflicts in many countries and weakened attention to the Palestinian question. Whereas shifts in the global conjuncture and regional dynamics in the 1990s had paved the way for the Palestinian–Israeli peace process, the Arab Spring gradually pushed this process into the background. Drawing on Regional Security Complex Theory, which explains how domestic security problems spill over to neighbouring states and affect the regional balance, the study analyses the impact of post–Arab Spring regional dynamics on the Palestinian–Israeli peace process. The findings show that the regional security complex was reconfigured and that Middle Eastern states’ priorities shifted largely to domestic issues, fostering political indifference to the Palestinian–Israeli conflict and pushing it further down the regional agenda.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Uluslararası Siyaset |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Gönderilme Tarihi | 12 Haziran 2025 |
| Kabul Tarihi | 29 Eylül 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 25 Aralık 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 120 |