Tarihsel süreç içinde “egemen olan” ile “birey” arasında sorunlu bir ilişki söz konusu olmuştur. Egemenlik yetkisinin2 zor (şiddet) kullanımını meşrulaştırıcı niteliği, bu ilişkinin ana dinamiğini oluşturmuştur. Egemenin şiddet tekeline sahipliği bireysel özgürlüğe ilişkin en önemli tehdit oluşu3 bireyi her zaman kendi özerk alanının tanınması ve korunması yönünde çabalamaya itmiştir. Buna karşılık egemen, gücünü sınırlamak noktasında cimri davranmıştır. İşte bu karşılıklı ilişkinin sınırlarının ne olması gerektiği sorusuna cevap bulmaya çalışmanın doğal bir sonucu sınırlı iktidar arayışları ya da modern tanımıyla “anayasacılık hareketleri” şeklinde kendini göstermiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ocak 2011 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Sayı: 62 |