Geçmiş siyasi çizgisini reddederek gelen ve bunu “değiştim” sözüyle ifade eden siyasi bir liderin muhafazakarlıkta karar kılmasının ve liderliğini yaptığı, Cumhuriyet tarihinin çok partili dönemdeki en radikal reformlarına imza atan siyasi partisinin, “yeni muhafazakar demokratlık”ta demir atmasının beraberinde getirdiği ironi, herhalde Türk siyasetinin sui generislerinden biri olmaya adaydır. “Muhafaza etmeyi” temel değer olarak benimseyen bir öğretinin “değişimi” pratik düzlemde şiarlaştıran bir siyasi partiye ideoloji olarak seçilmesi, son tahlilde Türkiye siyasetinin temel belirleyicisi olmaya devam eden Kemalist obskurantizmin dayattığı takiyyeci sinikliğin yeni bir tezahürüdür. “Ya bundadır, ya şundadır, Amerikalı muhafazakardadır” türünden bir basitleme olmasa bile, “yeni muhafazakar demokratlık”ın kalıcı bir siyasi kimliğe dönüşmesi, en azından retorik düzeyinde AK Parti kadrolarında pek de içselleştirilmiş görünmüyor. Bu çalışmada, AK Partinin siyasi ideoloji olarak “yeni muhafazakar demokrasi”de karar kılışının dinamiklerini, bu çabanın Türk siyasetinde nasıl bir arayışa tekabül ettiğini ve bu arayışın “doğal,” “spontan” ve “kurmaca” bileşenlerini problematize etmeye çalışacağım.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2006 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2006 Sayı: 34 |