sındaki temkinli ve eleştirel yaklaşımı dev- rimle ilişkisi bağlamında aynı holistik çerçe- vede anlaşılabilecektir: “Muhafazakarlığın değişime ilişkin (bu ihtiyatlı) tutumunun kökleri derindedir. Felsefî anlamda Aydın- lanma aklının muhafazakarların el üstünde tuttukları geleneksel kurum ve değerleri aşındırması, nostaljik geçmişin sıcaklığının gi-derek yerini soğuk bir dünyaya bırakması, değişimin sonuçlarından duyulan kaygıların doğurduğu güvensizlik duygusu... Bütün bunlara bir de 1789’daki gibi devrimci ko- puşların yaşattığı acılar eklendiğinde, muha- fazakarlığın değişime ilişkin tutumlarını an- lamak mümkündür.” (Özipek, s.90). Buna göre değişim reddedilmez, ancak tedricî ve kendiliğinden bir süreçle gerçekleşmesi ter- cih edilir. Bu kendiliğindenlik iddiası, muha- fazakarlığın siyasetin toplumu şekillendirici, tektipleştirici projeler sunma eğilimlerine karşı getirdiği eleştirilerle, toplumun uyumlu bir organizma şeklinde tahayyül edilmesiyle ya da toplumların kendi kültürel yaşam alanları düşünceleriyle de uyum içindedir. Ona göre toplumu bir arada tutmasından, bireylerin gerek kendileriyle gerekse toplumsal yapı- larla çatışmalarını engellemesinden dolayı
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2006 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2006 Sayı: 34 |