Gösterilen onca çabaya rağmen, YÖK yasa taslağı üzerinde henüz bir uzlaşma sağlanabilmiş değil. Görünüşe bakılırsa, kamuoyunun çoğunluğu bir reformun gerekliliği konusunda hemfikir. Buna karşılık bir türlü sonuca ulaşılamaması ilgili tarafların bakış açıları ve beklentileri arasında derin ve esaslı farklar bulunduğunun bir göstergesi. Türk siyasal hayatının gelişim çizgisi dikkate alındığında bu çatışma ve krizin sebeplerini anlamak o kadar da zor değil. Çatışma ve kriz, büyük ölçüde, ken-disini toplumun kefili ve garantörü olarak gören bürokratik elitin devlet-toplum ilişkileri tahayyülü ile toplumsal talep ve beklentileri dillendirdiği iddiasında olan siyasal elitin ideolojik tercihleri arasındadır. Öyle ki ne zaman “üniversite reformu” gündeme gelse, bu uyuş-mazlık kendisini hemen açığa vurmakta ve üniversitelerin evrensel anlamda üniversite nos-yonuna uygun bir yapıya kavuşturulması için neler yapmak gerektiği sorusu çoğu kez bu gerilimlerin gölgesinde kalmaktadır. Bu yazının amacı YÖK yasa taslağı ekseninde yaşanan tartışmaları değerlendirmek değildir. Amaç, bugün yaşanmakta olanın analiz edilmesinde önemli ipuçları içerdiği düşünülen tarihsel bir olayı dikkatlere sunmaya çalışmaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2006 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2006 Sayı: 34 |