Mensubu olduğumuz insanlıkla ve üzerinde yaşadığımız gezegenle kendisini yaratıcı, dinamik ve pozitif bir şekilde ilişkilendiren her bireyin zihninin şu sorunun elinde ızdırap çektiğini düşünmüşümdür: Daha insanca bir yaşam için dünya nasıl daha iyi bir yer hâline getirilebilir? Bu soruyla 1795’te yazdığı bir denemeyle dünyada kalıcı bir barış projesi için vizyon geliştirmeye çalışan Kant gibi bir beyin makro ölçekte ilgilenirken, evini daha yaşanılır kılmaya çalışan bir anne baba da mikro düzeyde ilgilenmektedir.1 Başka bir deyişle bu soru sadece insanlığın azınlık bir grubunu ilgilendirmenin ötesinde bütününü ilgilendiren evrensel nitelikte bir sorudur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2006 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2006 Sayı: 34 |