Ethics literature has an important place in the historical development of Islamic economic thought. In the
classical approach, the common view is that the ethics, economics (household management) and politics
(state governance) complementary and cannot be classified so easily. Hence, the contribution of a holistic
approach is extremely important for Islamic Economic Thought to be located properly. However, over
time, awareness of a holistic approach has been somewhat lost, and the issue of morality has been ignored
in the Islamic economics literature. In this study, the effects of ethics and the understanding of justice on
economic issues are tried to be discussed by using Ibn Miskeveyh’s remarkable work titled as Tehzîbu’l
Ahlâk which is one of the most important books of ethics. Ibn Miskeveyh places justice in a central position
in all interactions among society. That approach also teaches us that all economic activities should be
based on justice. İbn Miskeveyh also emphasizes that all kinds of material gains are temporary honors,
and the main thing is to aim for the permanent honors provided by virtues such as being fair, always being
good, living on balance. As a result of this approach, if in a society everyone prioritizes self-happiness and
people do not help each other, there will be no justice and a fair economic order would not be possible.
İslâm iktisat düşüncesinin tarihi gelişiminde ahlâk ilminin ve eserlerinin önemli bir yeri vardır. Klasik
anlayışta ahlâk, ekonomi (ev idaresi) ve siyaset (şehir idaresi) disiplinlerinin birbirini tamamladığı ve
bütünüyle tasnif edilemeyecekleri görüşü hakimdir. Böyle bütüncül bir anlayışın İslâm iktisat düşüncesinin
daha doğru konumlandırılmasına katkısı büyüktür. Ancak zamanla bu farkındalık bir miktar
yitirilmiş ve ahlâk konusu geri planda kalmıştır. Bu çalışmada ahlâk düşüncesinin en önemli isimlerinden
İbn Miskeveyh’in Tehzîbu’l Ahlâk eserinden hareketle ahlâk düşüncesi ile adalet anlayışının iktisadi
meselelere etkileri ele alınmaya çalışılmıştır. İbn Miskeveyh adaleti insanların tüm ilişkilerinde
(yaratıcı-yönetici-halk) merkezî bir konuma yerleştirmektedir. Dolayısıyla bu yaklaşım bize tüm iktisadi
faaliyetlerin de adalet temeli üzerine kurulması gerektiğini öğretmektedir. İbn Miskeveyh ayrıca,
maddi her türlü kazanımın geçici şerefler olduğu ve asıl olanın âdil olmak, daima iyilikte bulunmak,
denge üzerine yaşamak gibi erdemlerin sağladığı kalıcı şerefleri hedeflemek olduğunu vurgulamaktadır.
Sonuç olarak herkesin bireysel mutluluğunu öncelediği ve yardımlaşmadan uzak bir toplumda,
adalet vuku bulmayacak ve düzgün ve nizamlı bir iktisadi düzen kurulamayacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Ekonomi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 1 |