İnsanoğlu dünyaya geldiği andan itibaren trajik bir yaşamın içerisine girer. Çünkü hayat olumlu ve olumsuz yönleriyle bireyi içerisine hapseder. Hayatın olumsuz yönlerine rağmen genelde yaşamın cezbeden yönleri kişiyi dünyaya bağlar. Şiirlerinde genel olarak insanın yaşam-ölüm trajedisini dile getiren ve genellikle karamsarlık ve ölüm düşüncesine ağırlık veren Tarancı, memleketi Diyarbakır’dan ayrılıp İstanbul’a gittikten sonra yalnızlık ve yabancılaşmayı derinden hisseder. “Talihsiz” adlı şiirde umutsuzlukla birlikte esarete mahkûm bir insanın trajedisi vardır. Şair dünyadan zevk alamaz durumdadır. Ona göre bu dünyaya gelen kişi daha en başında kaybetmiştir. Kendini “Bir gecenin susuzluk mahsulü”, dünyayı ise bir “iğneli beşik” olarak algılayan şair, adeta kundaksız uyumaya terk edilmiş, korumasız kalmıştır. Şiire göre dünyaya gelen insanın benliği “ıstırap mıhı”yla çıkışsız ve çaresiz kalmıştır. Kişi, artık ecelin kucağındadır ve ölümü beklemektedir ve bu haliyle var oluşunun anlamına erememektedir. Hayattan beklentisi olmayan kişi, tükenmişlik ve yok oluşun korkusu ile iç içedir. Yaşamı sorgulayan ben anlatıcı kendisini ecelin kucağında eriyen çocuk olarak algılar. O, dünyada varlığı ve yokluğuyla sanki bir “sır”dır. Şair tükeniş psikozu içine girmiştir. İçindeki bunaltıyı geceye sığınmakla yok etmeye çalışır. Bu makalede amaç, Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Talihsiz” şiirindeki öznenin trajik algısını ortaya koymaktır.
TEŞEKKÜR EDERİM
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | FİLOLOJİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Mart 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |
DERGİPARK Bünyesinde Faaliyet Gösteren MECMUA Sosyal Bilimler Alanında Yayımlanan
Uluslararası Hakemli Bir Dergidir