Felsefe tarihinde Platon ve Aristoteles’e kadar zaman kavramının sistematik bir incelemesini göremeyiz. Platon’da bu inceleme mitolojik bir öykü çerçevesinde yapılmış; Aristoteles ise daha rasyonel denilebilecek hareket temelli bir açıklama sunmuştur. Augustinus’ta ise Hellenler’den farklı olarak teolojik temelli bir kaygıyla, hareketten bağımsız olarak ele alınan, Hristiyan dünya görüşüyle uyumlu bir zaman anlayışını temellendirme çabasını görürüz. “Tanrı evreni yaratmadan önce ne yapıyordu?” sorusundaki ‘önce’nin anlamını açık hale getirdikten sonra Augustinus, zamanın parçalı yapısını sorgulamaya geçer. “Bazı parçaları var olmayan bir şey nasıl var olabilir?” sorusuyla birlikte zamanın bengilikle olan karşıtlığına dikkat çeker. Yaratılmış olduğu için daha az gerçek olsa da var olan zamanın var olması geçmesine, tükenmesine bağlıdır. Bu bitiş içinde onun en gerçek hâli olarak görünen şimdinin özel konumunu incelerken, zamanın hafıza, dikkat ve beklenti olarak zihinde var olduğu sonucuna varır. Geçmiş şimdi olmayan şimdi olarak hafızada; şimdi var olana yönelmede, dikkatte; gelecek ise henüz olmayan şimdi olarak beklentide; yani zihinde mevcuttur
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Eskiçağ Felsefesi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 8 Sayı: 2 |
Adres: Akdeniz İnsani Bilimler Dergisi Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi 07058 Kampüs, Antalya / TÜRKİYE | E-Posta: mjh@akdeniz.edu.tr |