The Story of “Qasr-i Abu Nasr” (1941), one of the perfect achievements of Hedayat deals with a group of foreign archeologists excavating in Iran. Hedayat deploys archaeological excavation as a metaphor for plundering Iran. To do so he uses an Iranian woman to symbolize Iran. Equally likely, he chooses a real historical site as the setting of his story. Our hypothesis is that Hedayat is against the presence of foreigners in Iran and writes to condemn it. This is evident from stylistic specifics like the tone, setting, irony, and suspense of the story
Hedayat’ın mükemmel başarılarından biri olan “Qasr-i Abu Nasr”ın (1941) öyküsü, İran’ı kazıyan bir grup Amerikalı arkeologla ilgilidir. Hedayat, İran’ı yağmalamak için bir metafor olarak arkeolojik kazı kullanıyor. Bunu yapmak için İran’ın sembolü olan İranlı bir kadın kullanır. Aynı şekilde, muhtemelen, hikayesinin yerleşimi olarak gerçek bir tarihi alanı seçer. Hipotezimiz, Hedayat’ın İran’daki Amerika- lıların varlığına karşı olduğu ve bunu kınamak için yazdığıdır. Bu, hikâyenin tonu, ayarı, ironisi ve sarsılması gibi üslup özelliklerinden açıkça görülmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Fars Dili, Edebiyatı ve Kültürü |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 8 Sayı: 2 |
Adres: Akdeniz İnsani Bilimler Dergisi Akdeniz Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi 07058 Kampüs, Antalya / TÜRKİYE | E-Posta: mjh@akdeniz.edu.tr |