Yaşamının önemli bir kısmını siyasi nedenlerden dolayı sürgünde geçiren, İtalyan edebiyatının babası Dante Alighieri üzerine
araştırmalar yapmak ve İlahi Komedya’yı “okumak,”
eserin yazıldığı dönemin
kültürel öğelerine
hâkimiyeti zorunlu kılan bir "düşünme biçimi"
(forma mentis) aracılığıyla, geçmişte
olduğu kadar günümüzde de,
felsefe ve şiirle
ilgilenmenin en üst seviyedeki göstergesi olarak kabul edilmektedir (Petrocchi
23). Tıpkı Aeneas[1] ve Aziz
Paulus’ta[2]
gerçekleştiği gibi mistik bir düşün ürünü olan İlahi Komedya'nın Cennet kitabının XVII.
kantosunda Dante'nin çarptırıldığı sürgün cezasının tüm gerekçeleri ve "hak edilmeyen bu sürgünün" (exul immeritus) yıkıcı ve yapıcı sonuçları ozanın gururu, nefreti
ve acısıyla harmanlanarak gün yüzüne çıkarılmıştır. Geleceğin yıkıcı görüntüleri, geçmişin pişmanlıkları ve
içinde bulunulan zamanın acı kehanetleri aracılığıyla Dante, insanoğluna aynı kantoda üç farklı zaman dilimi
sunmaktadır. Pasquini, XVII. kantoyu Cennet'in
yapıtaşını oluşturan kanto olarak değerlendirir (271): Bu kanto sürgün dramına ilişkin Dante'yle ilgili dile getirilmiş tüm kehanetlerin kesişme noktası ve aynı zamanda Dante'nin bu acı karşısındaki derin hüznünü insanlara tüm açıklığıyla iletme çabasının en açık göstergesidir. Bu bağlamda, acı ve talihsizliklerle örülü sürgün
döneminin dramatik gerçekliğini nedenleri ve sonuçlarıyla ilk kez net bir biçimde ortaya koyan XVII.
kantonun incelenmesi, günümüzde evrensel edebiyatın başyapıtlarından biri olarak kabul edilen İlahi Komedya'nın felsefesini ve özünü aydınlatması bakımından
büyük önem taşımaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 9 Temmuz 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 |