Saray, monarşik ve otokratik yönetim biçiminde devlet sisteminin merkezidir. Saray sözcüğü hem hükümdarlık makamı ve kurumsal çevresini hem de mekânını içeren soyut ve somut anlamlar taşır. Hanedan konutu ve devlet işlerinin yürütüldüğü yer olarak özel ve resmî işlevleri bir arada barındırır. Stratejik konumu, boyutları ve yapısal özellikleriyle siyasî gücü, iktidarı, sosyo-kültürel ve ekonomik düzeyi en net şekilde sergileyen bir anlatım biçimi; aynı zamanda yöneten-yönetilen ilişkilerinin ve hiyerarşi düzeyinin göstergesidir.
Türklerde sarayın mekânsal tasarımı, devletlerin gelişmesi ve genişlemesiyle doğru orantılı olarak teknik bilgi ve düşünce düzeyine, sanat zevki ve estetik anlayışına, yaşayış biçimi ve işlevsel gerekliliklerine göre değişikliklere uğrar. Her saray bir hükümdar için var olurken ve biçimlenirken, yaptıranın beklentileri, mekânların konumları, yapılan kentin niteliği, mimarın değerlendirmeleri de bu varoluş sürecini yönetmektedir. Yine de güçlü ve tanımlı biçimsel özelliklere sahip mekânsal kurgular ortaktır.
Türklerin hüküm sürmüş olduğu geniş coğrafyada günümüze ulaşabilen az sayıda saray örnekleri, göç eden, fetheden, yerleşen, büyüyen, değişip dönüşen toplulukların kendi kimliklerine ait olan kültürel kodları kuşaktan kuşağa aktarmalarına, kolektif belleği canlı tutmalarına ve bundan hareketle topluluk olup, otorite kurarak meşrutiyet kazanmalarına dair nesnel verilerdir.
Saray Köşk Hükümdar Mimari Geleneksel Taht Salonu Eyvan Avlu
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 17 Ekim 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 23 |