İnsan hakları kavramının içeriği, somut insani varoluş tarzlarının haklarına işaret edecek bir şekilde tanımlanmaya başladığından beri, başlangıçtaki soyut eşitlik idealinin yerini somut insanlar arasındaki karşılıklı denklik ve tanıma ilişkisini mümkün kılabilecek bir değer eşitliği kavramı almıştır. Böylece insan hakları kavramının esası, insanları değer bakımından eşitsizleştiren tüm tahakküm edici, tek biçimci yapıların yeniden ürettiği ayrımcılık pratiklerini ortadan kaldıracak bir zemin sunmaktır. Tek biçimci yapıların en k.klüsü, cinsiyet ve cinsel yönelim temelli ayrımcılık mekanizmalarını üreten ve mülkiyet/aile temelli toplumsallık tarihinin neredeyse içkin olan heteroseksist ideolojidir. Cinselliği, sadece kadın-erkek arasında ve esasen üremeye yönelik bir “ihtiyaç”a indirgeyen bu ideoloji, insanın en özel ilgisini, genel çıkar ya da düzen ilkesiyle kontrol etme amacındaki hegemonik yapıların tümüne içkindir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ağustos 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 17 Sayı: 65 |