Dünyada ve Türkiye’de yaşçılık (ageism), başka bir ifadeyle yaşlılara yönelik ayrımcılık siyasetçilerin, sosyal bilimcilerin, sosyal politika üreticilerinin ve uygulayıcılarının, medya çalışanlarının, eğitimcilerin, sağlıkçıların, yerel yönetimlerin ve aslında toplumun her kesiminin ilgilenip farkındalık geliştirmesi gereken bir toplumsal olgudur. Yüzyılımızda yaşlı bireylerin sayısındaki artış ve bu eğilimin süreceğine ilişkin beklenti, yaşlıların “sosyoekonomik bir kriz”, “gençlerin sırtında bir yük” olarak algılanmasına yol açıyor. 1990’lardan sonra nüfusun yaşlanması olgusunu siyasal iktidarların neoliberal politikalarını uygularken kendilerini meşrulaştırma gerekçesi olarak göstermeleri dikkat çekiyordu. Ölümle özdeşleştirilen yaşlılık, yüceltilen gençlik, kapitalist toplumlarda verimlilik ilkesi ile kronolojik yaş arasında kurulan ilişki ve yaşlılık üzerine yapılan ilk akademik araştırmaların daha çok bakımevlerinde yaşayan ileri yaştaki hasta yaşlılara odaklanmış olması vb. unsurlar yaşlılara yönelik ayrımcılığın düşünsel kaynakları olarak karşımıza çıkıyor. Yaşçılığın düşünsel izleği üzerine yapılan tartışmalarda “Gençler yaşlılardan nefret etmektedir” savı Batı toplumlarının ölüm algısıyla ilişkilendirilerek ele alınmaktadır. Bu yazıda Doğu ve Batı toplumlarında “ölüm” kavramının farklı içerimleri olduğu göz önünde tutulmakla birlikte, modern toplumlarda ölümün yaşamın dışında bir olgu olarak nasıl algılandığı, yaşlılık, ölüm ve yaş ayrımcılığı arasındaki ilişkinin nasıl kurulduğu ve bütün bunların küresel ekonomik ve politik süreçlerle nasıl bağlantılı olduğu irdelenmeye çalışılacaktır
Yaşlı yaşlılık ölüm ölüm algısı demografik yaşlanma sosyal politika küreselleşme neoliberalizm yaşçılık
Ageism, all over the world and also in Turkey, is a social phenomenon which has to be noticed by politicians, social scientists, social policy makers and practitioners, media workers, educators, health professionals and local governments. Actually, all sectors of the society have to specifically concentrate on ageism to create awareness against discrimination towards elderly people. In this century, the increase of elderly people’s population and the expectation that this tendency will continue is leading to the perception of elderly people as a "socio-economic crisis" and "a burden on the shoulders of young people”. After the 1990s, the demographic aging began to be manipulated by the states as a justification for the implementation of neoliberal politics. The relationship between productivity and chronological age in capitalist societies, the role of the early academic researches on aging that focused on the elderly houses, the aging identified with death, the exaltation of youth, etc. are the intellectual resources of discrimination against elderly people. In the theoretical discussions focusing on ageism, the argument that "young people hate old people" is considered to be relating to the perception of death in Western societies. In this article, while considering the different perceptions of "death" concept in Eastern and Western societies, some main questions will be examined, such as how modern society perceives death as a phenomenon outside of life, how the relationship between old age, death and ageism is established and how all this queries link with the global economic and political processes
Elderly people aging death perception of death demographic aging social policy globalization neoliberalism ageism/agism
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Nisan 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 15 |